• DOLAR 34.659
  • EURO 36.372
  • ALTIN 2929.497
  • ...

Geçen yazımızda varlık sebebimiz olan kavramlardan “cihadın teröre, mücahidin teröriste, muhacirin de göçmene” nasıl dönüştüğünü, dönüştürüldüğünü yazmıştık.

Bunların emperyalist dünya güçlerinin “bilerek, planlayarak” yaptıkları sinsice işler olduğunu; algımızı değiştirmede başarılı da olduklarını yazmıştık.

Bu kez de “kardeşlik bilincimizi” nasıl değiştirdiklerine dikkat çekeceğiz.

İnsanlar ve insanlık; tarih boyunca üç şekilde kardeş olmuştur. Buna göre birleşip büyük topluluklar, milletler oluşturmuş veya ayrılmış; savaşmış veya barışmıştır.

1-Kan bağından doğan kardeşlikler. Bu bağ kutsaldır ama sadece bununla sınırlı kalmak, huzur ve bereket yerine faşizme götürür.

Böylesi milletler; “faşizmin, despotizmin membaı olur; katliam ve soykırımlara” imza atarlar. Saddam, Hitler ve Mussoliniler bunlardandır.

2-İnanç bağıyla oluşan kardeşlikler. Aynı vahye, aynı kutsallara inanmakla olur. İnanç kardeşliğinin ürünü olan ümmet; vahyin ölçülerine bağlı kaldıkça; tevhide, huzur ve güvene doğru yol alır.

Peygamber ve sahabesinin ortamı terörize etmeyen “Yahudi, Hıristiyan ve müşrik komşularıyla olan sosyal ilişkileri” herkesin malumudur.

3-Adem Baba`dan dolayı doğan kardeşlik.

Buna; “insan olmaktan” dolayı doğan kardeşlik de diyebiliriz. Efendimiz(sav)`in, Ey Allah`ın kulları, kardeş olunuz hadisi, tam da bu sınırı vurguluyor.

İslamiyet`ten doğan kardeşlik tüm bağların üstündedir. Çünkü Kâinatın Sahibi tarafından iki dünyanın kurtuluş reçetesine göre dizayn edilmiştir.

Her mümin; yöresinde hatta dünyada hakları gasp edilen her insan ve topluluğa karşı görevli ve sorumludur.

Hududu belidir. “Müminler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah`a karşı takva sahibi olun. Umulur ki, böylece siz rahmet olunursunuz.” (Hucurat 10)

Bir müminin Hakk`ın rahmetine nail olmasının tek şartı; kulluğun yanında huzur ve barışa katkıda bulunmasıdır. Bu da güvenli bir dünyaya kavuşmanın şartı ve teminatıdır.

Müslüman`ın “şiddeti, haşinliği, verdiği cezaları..” ebette olacaktır ancak hakikat ve adalet çerçevesinde.

“Allah`ın Resûl`ü ve O`nunla beraber olanlar, kâfirlere karşı çok şiddetli; kendi aralarında çok merhametlidirler... Alâmetleri; yüzlerindeki secde izleridir. İşte bunlar, onların Tevrat`taki ve İncil`deki vasıflarıdır…” (Fetih 29).

Tevrat, İncil ve Kur`an`da ilan edilen “uyarı ve cehd;” inanların/insanlığın dünya ve ahiretini kurtarmaya yönelik bir faaliyettir. Cihadın “savaş ilanı” hali ise “Hakk`a kulluğu engelleyen; yaşam hakkına saldıran, ortamı terörize eden” etkili ve yetkili zevat ve güçleredir.

Despot ve tiranlarla, kadim ve çağdaş firavunlarla taviz ve uzlaşma olmaz, bunların iyi halleri dahi hayra yorulamaz. Zalimlerin iyi davranışları; tesadüfî veya zarurettendir. Yanlış saatin günde iki defa doğruyu göstermesi gibi.

Hâlihazırdaki problemimiz; Müslümanların sorunlu kardeşliğidir.

Küfür ve zulüm ehli; yerel, bölgesel ve küresel anlamda değişik vesilelerle buluşabiliyor. Menfaatlerine kavuşmak, mazlumların haklarını gasp etmek için ortak paydalarda birleşebiliyorlar.

BM kararları; Lahey adalet Divanı ve Cenevre Görüşmeleri; bu kurtların, kuzuyu konuştukları ortamların en meşhurlarıdır.

Hal buyken; Müslümanların gerekli dersi hala çıkaramamaları trajikomiktir.

Müslüman; “kırıyor, ağlatıyor, kovuyor,  vuruyor, katlediyor; red ve inkar ediyor…” amma kardeşini!! “Uzlaşıyor, buluşuyor, kabul ediyor, bekası için stratejik ortaklar seçiyor” amma kendisinden olmayanlarla!!

“Okuyor, konuşuyor, öğreniyor, öğretiyor, değerlendiriyor, beynine kazıyor” amma I. Dünya Savaşı`ndan sonraki tarihi. Muazzam maziyi; vahiy ve peygamberlere kadar tarihin sayfalarına gömüyor.

Üç geceden fazla darılmak haramdır.." (Müslim Terc. C/10, Sf: 6446) ilkesi varken; “kardeşiyle arasına; bariyerler, tel örgüler, mayınlı tarlalar döşüyor.”

Korkutuyoruz, kardeşimizi; höt diyoruz, kardeşimize; rızkını kesmekle tehdit ettiğimiz kardeşimiz; bir masada oturup hayır ve şerri paylaşamadığımız, …gece ansızın başına çullanacağımız yine kardeşlerimiz.

Biri; “açlıktan ölümlerin olduğu Yemen`e ölüm yağdırıyorken; bir başkası da gözünün kestiği diğerine gürlüyor.”

Kürtçede meşhuredendir; “jı mıno, lı mıno!(Bendendir, vay bana).

Kalpler darmadağın, yürekler paramparça; tamir, onarım yok! Yarınlara kin/nefret mirasıyla nereye? Bilen çok, konuşan yok!

Yüzyıldır dayatılanlar olmadı, olmuyor!  Aklın ve tevhidin yolu birdir. O BİR`i haykıracak yüreklerin muntazırıyız vesselam!