• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Sözüm ona bazı sanatçı, yazar kisveliler, civcivin kabuğunu beğenmemesi gibi içinden çıktıkları bu halkı küçümseyecek açıklamalar yapıyorlar. Kendilerini elit, toplumu avam görüp, onlarla kendilerinin eşitliğini savunduğu için demokrasiye de atıp tutuyorlar.

Örneğin Bekir Coşkun, Recep Tayyip Erdoğan`ın ikide bir seçim sandığını göstermesine kızıp, Erdoğan`ın “Göbeğini kaşıyan adamlara” güvendiğini söylüyor. Bu ne anlama geliyor biliyor musunuz? Bu halk cahil, ne yaptığını bilmez, Erdoğan`ın istediği şekilde oy kullanır, bu yüzden “Göbeğini kaşıyan adam” olur.

Bekir Bey kendi taptığı putu yemeye başlayıp, sonuçta şu cümleleri kullanıyor: “Çünkü demokrasi, bilinçte aşağı-yukarı eşit insanların rejimidir. Bir toplumun çoğunluğu “göbeğini kaşıyan adam” ise, orada demokrasi olmaz, olamaz...

Geçenlerde bir başkasının karnı acıkmış. Helvadan yaptıkları demokrasi putunu yiyen yiyene. Erol Evgin çıkıp şunları demez mi?

“Galiba eğitimli ülkeler için iyi bir çözüm demokrasi. Bize fazla geliyor. Bir manken kızımız “Dağdaki çoban ile benim oyum bir mi?” olacak demişti hatırlarsanız... Hoş değil o tanım ama şunu düşünüyorum; Okuma yazma bilmeyen, oyuna parmak basan bir kardeşimizle, ablamızla, annemizle 3 üniversite bitirmiş birinin birer oy hakkı olması adaletli mi geliyor size sorarım. Hiç hakça değil. Bana adaletli gelmiyor bu durum. Herkes seçebilmeli tabii. O parmak basan ablamız muhtarını seçsin, biraz daha iyi eğitim alanı belediye başkanını seçsin.”

Şu manken kızımız dediği ve dolayısıyla söylemini de masumlaştırdığı kişi Aysun Kayacı`dır. Yani şu  “Benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi?” diyen kadın.

Ah ben sizleri Yunan kapıya dayandığında görecektim. Allah bilir, kaçacak delik aramaz, hemen gider Yunan oluverirdiniz. Bu dalga geçtiğiniz halk, namus, ezan, vatan için küffara karşı savaştı. Onların nazarında Müslümanların temsilcisi aralarında kalacak ve hür bir şekilde yaşayacaklardı.

Ancak gelinen noktada ne Halife kaldı ne de hürriyet. Tamamen Batı`nın kölesi olduk. Atalarımız tam bir hayal kırıklığı yaşadılar. Cephede şehit olan askerler ve cepheye mermi taşıyan kadınlar neden öldüler? Siz hiç savaştığı düşmanına benzemeye çalışanlara şahit oldunuz mu? İşte bizimkisi böyle bir şeydir. Cephede İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan`a karşı savaştık. Ama şimdi onlar gibiyiz. Bu yaman bir çelişki değil mi?

Ah ki ne ah. Savaştan sonra yönümüz batıya çevrildi de, şimdi kendilerini sanatçı zan edenler konuşuyor. Savaşıp ülkeyi kurtaranlar benim atam, babam ama konuşanlar onlar.

Konuşun, konuşun Batı rüzgârı sizden yana ya... Konuşabilirsiniz. Kiminiz halkı “Bidon kafalı” olarak görür, kiminiz ise “Göbeğini kaşıyan adam” diye tanımlar. Kiminiz “Ben dağdaki çoban ile niye bir tutuluyorum?” diye itiraz eder, kiminiz “Okuma bilmeyen ile üç üniversiteli bir olur mu?” serzenişinde bulunur.

Örneğin şöyle bir şey mi yapmak lazım? Profesörler, doçentler, doktorlar cumhurbaşkanını, üniversite mezunları başbakanı, liseliler milletvekillerini, ortaokul mezunları belediye başkanlarını, ilkokulu bitirenler ise muhtarları seçsinler. Ya okuma yazma bilmeyenler, eh ne yapalım yani onlar da zamanında okumayı öğrenselerdi. Oysa Erol Evgin bu ülkede ne kadar okumuş cahilin olduğunu bilseydi herhalde düzeltmeye ilk önce kendisinden başlardı. Bazı kişilerde durum maalesef bundan ibarettir. Diploma sadece onların cehlini alıyor, gerisi kalıyor.  

Ben eminim ki dağdaki çobanın bu ülkeye katkısı Aysun Kayacı`dan daha fazladır. Dağdaki çoban her sene ülke ekonomisine şu kadar et, süt, yoğurt, yağ, yün ve hatta gübre katkısı sunar. Yani şu yurdun efendisi olanlardan bahsediyoruz. Peki, Aysun Kayacı`nın ülke ekonomisine ne katkısı var Allah aşkına?

Ne katkısının olduğunu ben biliyorum ama söylemeye ne benim ne de gazetemin terbiyesi elvermiyor.