Migren
Baş belası bir ağrı. İnsanın başında, beyin zonklaması türünde gelen bu ağrı ataklarının, maalesef bir çaresi de yok. Efendim, bu dert benim başımda da var.
Sanki toplumsal olaylara duyarlı, duygusal insanlarda daha çok kendini gösteriyor. Buradan kendimize bir övgü çıkarmak istemem, elimde öyle bilimsel bir veri de yok ama bu hastalıktan muzdarip olanların bir çoğunluğu belirttiğim vasıflara sahip.
Diyorlar ki neden başın ağrıyor?
Bu topraklarda birbirlerini kırmak için kör bir savaşa giren insanları gördükçe, elbette ki başım ağrır. Dünyada etik olarak geçerli kabul edilen bir savaş hukuku var. Ama bu hukukun dışına çıkıp sivil insanları katletmek, migrenin sebeplerinden biridir.
Daha geçenlerde Silopi`de, polis aracının geçişi sırasında patlatılan bir bomba, 4 sivil vatandaşın ölümüne, 6`sının da yaralanmasına sebebiyet verdi. Ölenlerden biri daha çocuktu. Hoş diğerleri de masum sivillerdi.
Şimdi diyecekler ki Silopi`deki operasyonlar nedeniyle meydana gelen sivil ölümlerinden de bahset. Doğrudur, PKK`nin çatışmaları şehir merkezlerine taşıması sonucu, JÖH ve PÖH de, sivil ölümlerine sebebiyet vermiştir. Olan zavallı Kürt vatandaşlara oluyor, vesselam.
Nusaybin, Cizre, İdil, Silopi ve Sur gibi yerlerde, bu Ramazan ayında evsiz barksız kalanları düşündükçe migrenim azıyor. İkinci Dünya Savaşını andıran görüntüler, yıkık virane sokaklar, yersiz yurtsuz kalan insanlar. Bunları yazdıkça beynim zonklamaya başlıyor bile.
Bütün bunlar ortadayken, “Başın neden ağrıyor?” diye bir soru sormak, ne kadar anlamlıdır?
Sadece bizim coğrafyamız mı? Başını nereye çevirsen, durum bir öncekine rahmet okutturacak cinsten. Suriye bir cehennem... Basından gördüğümüz fotoğraf ve görüntüler bir facia. Migrenim nöbet üstüne nöbet geçiriyor.
Çocuk yalvarır bir gözle bakıyor, “Biraz ekmek var mı?” diye. Bu Ramazan ayında içim kıyılıyor. Bazen sağ olduğu için şanslıdır, diyorum kendi kendime. Birçok akranları bombaların altında paramparça olduklarından bir mezarları dahi yok. Enkaz altında sıkışıp kalan kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk binlerce masum sivil... Şimdi buna migren mi dayanır.
Beri tarafta israilin işlediği cinayetler. “Öz yurdunda garipsin” dedikleri bu olsa gerek. Filistinliler kendi vatanlarında vatansız kalmış durumdalar. İslam ümmeti diye bir şey kaldıysa, tam da bu ümmetinin ortasında fütursuz katliamlar yapan bir terör devleti. Migren ile ilgili ilaçların prospektüsüne, hastalığın sebebi olarak israil`i yazmaları icap etmez mi?
Irak, Çeçenistan, Doğu Türkistan, Arakan, Mısır vb. yerler. Liste uzatılabilir. Gelişmeleri izledikçe başımın sol tarafı ağrıyor. En acısı ümmeti oluşturan azaların birbirine karşı duyarsızlaşmasıdır. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” felsefesi bizleri bireyselleştirdi. İşte bu bireysel şahıslardan oluşan ümmetin, bunca zulme karşı bir şey yapmaması, migreni artıran unsurlardan biridir.
Migren atakları Ramazan ayında daha da artıyor. Sebeplerinden biri açlık olabilir. Ama sokaklarda ulu orta oruç yiyenleri de kafama takıyorum. Müslüman hem oruç yiyecek hem de oruçlunun yanında, utanmadan su içecek. Başım çatlayacak.
Babam bir gün pazara gidiyor. Akşam iftar için bir şeyler alacak. Bakıyor ki bir tezgâhta üzüm var. Hoşuna gidiyor. Ama üzümün ekşi olmasından korkuyor. Sahibi tatlıdır diyor ama babam emin olamıyor. Tam da o sırada yanından bir Hristiyan geçiyor. “Gel kirve, şu üzümün tadına bak da, ekşi mi yoksa tatlı mı olduğunu anlayalım” diyor. Hristiyan şahıs; “İsa adına yemin ederim ki bu kadar oruçlunun içinde üzümün tek bir tanesini dahi ağzıma almam” diyor. Anlayış altındır, altın.
Bence migren ümmetin derdi ile dertlenmektir.