• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Biliyorsunuz TBMM`de dokunulmazlıklarla ilgili görüşmeler yapılıyor. Ben görüşme dediysem de kavgalar var şeklinde düzeltmem gerektiğini biliyorum. Müsaade ederseniz yaşanan bu kavgalı süreç ile ilgili izlenimlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Kanaatimce PKK tarihi boyunca yaptığı en önemli ikinci taktiksel hatayı yaptı. Birinci hatayı 1991 yılında, kendisine muhalefet eden tek yapı olan Hizbullah Cemaatine saldırarak yapmıştı. Bilindiği üzere, PKK bu çatışmayı sonlandırmak için, sokaklara tek taraflı şartsız ateşkes bildirileri atmıştı.

İkinci en önemli taktiksel hataları ise çözüm sürecinden sonra çatışmaları yerleşim yerlerine taşıyarak yaptılar. Kim ne derse desin, Türkiye Cumhuriyeti “Açılım” veya “Çözüm süreci” adı altında, PKK`nin hal ve hareketlerini alttan alıyordu. Hatta Diyarbakır`da Türk bayrağının indirilmesine dahi göz yumdular. O zamanki televizyon görüntüleri sanırım hala hafızalardaki yerlerini koruyor.

Aslında PKK bu çözüm sürecinde yerli yerinde oturup, kazanımlarını uygun bir şekilde değerlendirebilirdi. Devlet zaten bölgeyi kendisine teslim etmişti. Bölgedeki diğer siyasi parti veya sivil toplum kuruluşları duruma itiraz edip; “Bu böyle gitmez, sizler bölgeyi PKK`ye terk ediyorsunuz, muhatap olarak sadece PKK`yi alıyorsunuz, bu adil bir yöntem değil” dediyseler de, kendilerinin sesine pek kulak asan olmadı.

PKK vuku bulan bu fiili durum karşısında şımardıkça şımarıyor ve olmadık şeyler yapmaya başlıyordu. Hatta dışardan biri olayları değerlendirse, Devletin acziyet içerisinde olduğunu çok rahatlıkla söyleyebilirdi. Çünkü PKK, devletin içerisinde sanki ikinci bir devletmiş gibi fiili bir durum oluşturmuştu.

Dediğim gibi, PKK bu kazanımlarını değerlendirse kendisi açısından daha olumlu gelişmelere sebebiyet verecekti. Çünkü bölgede barış kelimesi epey prim yapıyordu. Zaten HDP`nin aldığı oy oranı da dediklerimi destekler nitelikte artıyordu.

Ama olmadı, PKK rahat durmadı. Hepimiz biliyoruz ki PKK halkı şiddet uygulayarak dizayn ediyor. Uzun süre şiddetsiz kalan Kürt halkına artık söz geçiremem şeklinde korkuya mı kapıldı, yoksa uzun vadede halk Devletin uygulamalarından hoşnut kalır da elimden kayar gider endişesi mi taşıdı, bütün bunlar tartışılabilir. Fakat gelinen noktada, PKK barış sürecini bitirmek istedi.

Evet, barış sürecini PKK bitirdi. Bunu halk gördü, görüyor. Halen yaşanan çatışmaların birinci sorumlusu PKK`dir. Bu durumda PKK halk nezdinde kazandığı meşruiyetini kaybetmeye başladı. Devlet olaylara çok sert müdahalelerde bulunuyor. Bu da doğrudur. Fakat polis ve askerin sert müdahalesi, PKK`nin sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor. Yani PKK buradan yaklaşarak yeniden bir meşruiyet kazanma amacı güdemiyor. Hatta iş o kerteye gelmiş ki, “Bu durumu PKK istedi, HDP istemedi” şeklinde propagandalarla, ağlarından kaçan halkı bari HDP`de tutalım şeklindeki söylemlere bile sarılıyorlar.

Tam da bu noktada Meclisteki dokunulmazlık görüşmeleri bir can simidi olarak imdatlarına yetişti. Bu görüşmeler esnasındaki kavgaları HDP bilerek çıkartıyor kanaatindeyim. Çünkü Kürt halkının kendileri hakkında; “Bizler çatışmalı zor bir süreçten geçerken, sizler mecliste keyiflerinize bakıyorsunuz” eleştirileri vardı. Onlar da hem bu eleştirilere cevap hem de PKK`nin yaşadığı halk desteği kaybını, mağduriyet görüntüleri vererek, önlemeye çalışıyorlar. Kısacası durumu kurtarma gayreti içesindeler. 

Meclisteki bu durumun Kürt halkına yansıması, Kürt ve Türk milletvekilleri kavga yapıyor şeklinde oluyor. Taraflar böyle keskin bir şekilde ayrışınca, artık insanımız haklı haksız ayırımı yapmadan, kendi milletine tabi olandan yana oluyor.

Kısacası HDP gerginliği bilerek çıkarıyor ve sonuçtan mağduriyet edebiyatı ile yararlanmaya çalışıyor. Ekranlardan kavgayı seyreden vatandaş ise, işte şu kadar AK Partilinin içinde, bir avuç HDP`li haksızlığa uğruyor düşüncesine kapılıyor.

Bu şekilde dayak yeme pahasına olsa da, Kürt halkının savunucusu olarak arzı endam eden HDP, halk nezdinde kaybedilen desteğin tekrar devşirilmesi operasyonları gerçekleştiriyor.

İşte siyaset böyle bir şeydir. Bazen karşı taraftan bilerek dayak yeme sanatı yani.