• DOLAR 34.359
  • EURO 36.384
  • ALTIN 2826.658
  • ...

Adalet Bakanlığı birimi olan Alternatif Çözümler Daire Başkanlığı, adliyelerdeki dosya birikmesinin önüne geçmek için; “Uzlaştırmacılık, Arabuluculuk, Hakemlik” gibi kurumlar ihdas etti, ediyor.

 

Uzlaştırmacılık ile ilgili hazırladıkları eğitim kitabında, ceza adalet sistemi yerine ihdas olunacak onarıcı adalet sisteminin tanımı yapılmaktadır. Bu anlamda mağdur-fail arabuluculuğunda, ilginç kararlar verilebilmektedir. Örneğin; özür dileme, bir hayır kurumuna bağışta bulunma, mağdurla anlaşılacak bir meblağ üzerinden ödeme yapma veya trafikte duran araç şoförlerine soğuk su dağıtma gibi.

 

Bu şekilde mağdur ve fail anlaşarak, faile bir edim uygulanması şartı ile iş mahkemeye intikal etmeden uzlaşma sağlanabilmektedir. İslami hukuk sisteminde yıllarca uygulanan “Hakemlik” kurumunun ihdasından başka bir şey değildir bu.

 

Yukarıda yazdığımız gibi bazen fail sadece özür dileyerek bu işten sıyrabilmektedir. Ama bu karşılıklı anlaşmaya, yani mağdurun “Fail benden özür dilerse, ben davamdan vazgeçerim” demesine bağlıdır. Eğer mağdur uzlaşma teklifini kabul etmezse, iş mahkemeye intikal eder.

 

Kemal Kılıçdaroğlu ikide bir helalleşmeden bahsediyor ama bu tek taraflı bir taleptir. Yani bu güne kadar CHP’nin mağdur ettiği milyonlarca insanın, “Gelin helalleşelim” diye bir talebi söz konusu değildir.

 

Demem o ki; Kemal Kılıçdaroğlu, dolayısıyla CHP’nin bu talebi, belirtiğimiz halk kesimi tarafından olumsuz karşılanabilir. Yani; “Sayın Kılıçdaroğlu, siz böyle bir helalleşme talebinde bulunuyorsunuz ama bizim sizinle helalleşmeye hiç niyetimiz yok” deme haklarına sahipler. Dolayısıyla söz konusu şahsın teklifinin havada kalma olasılığı mevcuttur.

 

Şimdi ben bu mağdurlara soruyorum. Örneğin İskilipli Atıf Hoca’nın torunları, varisleri bu helalleşmeye hazırlar mı? Ya da Şeyh Said’in akrabaları bu duruma ne derler acaba? Mesela Şeyh Said’in kardeşi Şeyh Abdürrahim ve arkadaşlarının buğday tarlası içerisinde yakılarak şehid edilmelerini affedebilirler mi?

 

Bilmiyorum Dersimliler bu işe ne derler? 15 Kasım 1937 günü Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edilen ve kitaplara konu olan heybetiyle; “Evladı Kerbelayık... Bîhatayık... Ayıptır, zulümdür, cinayettir” diye haykıran Seyyid Rıza ve arkadaşlarının torunları, hemşehrileri olan Kılıçdaroğlu’nun şahsında katilleri ile helalleşecekler mi? Dersim Katliamında, Devletin resmi kayıtlarına göre 13.160 kişi, bağımsız kaynaklara göre bunun üç katı insan öldürüldü, 12 bine yakın insan zorunlu göçe tabi tutuldu. Peki, bunların mirasçılarını bulup; “Bizim Parti tek olarak iktidarda iken, babalarınızı katletmiştik, verin elinizi helalleşelim mi?” denilecek.

 

Zilan Deresi’nde yaşananları 13 Temmuz 1930'da Cumhuriyet Gazetesi; "Temizlik başladı. Zeylan Deresindekiler tamamen imha edildi" şeklinde vererek, aslında 44 köyün yakıldığını, resmi rakamlara 15 bin, gayri resmi rakamlara göre 45 bin insanımızın öldürüldüğü bir olaydan bahsetmektedir.

 

Daha yakın bir tarihe gelecek olursak, Kılıçdaroğlu’nun itiraflarında geçen “Biz başörtülülere sıkıntılar yaşattık” dediği kişiler, yani tesettürlü olduğundan dolayı okulunu terk eden, mezun olamayan, yurtdışında okumaya çalışan, mezuniyet gecelerinde kürsülerden indirilen ve yaka paça götürülen bacılarımız nasıl bir tavır takınacaklar acaba?

 

Yine 28 Şubat sürecinin sonrasında özellikle bu Ülkenin Güneydoğu’sunda, birkaç kelam İslam’dan konuştu, mahallede sohbet tertip etti gibi suçlamalarla, gözaltında 20 bin insana işkence yapan ve onların cezaevlerinde bir ömür tüketmelerine sebep olanlar da helalleşme beyanatında bulunacaklar mı?

 

Ben de bu mağdurlardan biriyim ve bir şartla helalleşme pazarlığına girişebilirim. Bana işkence yapanlar hala sağ olmalıdır. Onların gelip benimle yüzleşmelerini, bana hangi kin ile buz gibi soğuk su döktüklerini, neden ayak tabanlarıma vurduklarını, hangi vicdanla çırılçıplak soyup tenime çeşitli alet edevat ile işkence uyguladıklarını açıklamalarını istiyorum. Birileri hemen FETÖ deyip sıvışmasın, çünkü o ara kimin iktidarda olduğunu hepimiz biliyoruz. FETÖ yaptıysa da onların talimatıyla yapmıştır.

 

Ama en önemlisi burada CHP’nin suçunu itiraf etmesi ve sanık sandalyesine oturmayı kabul etmesidir. Hâkim ancak ve ancak “Sanığın helallik dilemesine” karar verebilir.

 

Ama helallik istenenlerin kararına hiç kimse karışamaz. Bazı şeyler “Gözlerin korkudan dışarı fırlayacağı o büyük güne” kalır.