Şeytanların Çağrısı
‘Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan maddelerin helâl ve temiz olanlarından yiyin; şeytanın peşinden gitmeyin, çünkü o apaçık düşmanınızdır. O şeytan, sizi ancak kötülüğe, hayâsızlığa çağırır ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.’ Bakara 168-169.
Hz. Peygamber Ebu Zerr’e sorar:
-“İnsî ve cinnî şeytanların şerrinden Allah’a sığındın mı?”
Ebu Zer soru ile cevap verir:
-“İnsanlardan da şeytan var mı?”
Hz. Peygamber:
-Evet, hem de onlar cinnî şeytanlardan daha da şerirdirler.”Müsned, 5/178.
Şeytanın tarihine baktığımızda, şeytan isyandan önce melek olmadığı halde, onlarla hemhal olan bir yaratılıştaydı. Ne zaman ki nefsine dokunan bir emir aldı, o zaman yapısı değişti. İsmi, sıfatı ve meziyetleri değişti. Apayrı bir varlık olarak karşımıza çıktı. Yeni bir hayat anlayışı ve yeni bir kimlik ile karşımıza çıktı. Kendi yanından uydurduğu uyduruk mazeretlerle yoldan çıktı. Allah’ın adaletini beğenmedi. Allah’ın taksimini yanlış gördü. Allah’ın emrini yanlış gördü. Peki, elindeki deliller kendisini haşa haklı gösteriyor mu? Hayır. Sadece kendi zanları. Eldeki deliller, onun haksızlığını ortaya koyuyor. Ama gurur, kibir, hased ve çekememezliği gözlerini kör etti.
Bundan dolayı hayatını insanoğlunu vahiy ekseninden kaydırarak, kendisi gibi lanetlenmeye çalışmaya adadı. En büyük çabası, insanın fıtratını bozarak onu vahyin yolundan çıkarmasıdır. Allah’a kul olmayı terk ettirmesidir. Kendisi gibi insanoğlunun da rızayı ilahi ve cenneti kaybetmesidir.
-“Şeytanın işi kötülüğe çağırmak, sonu fena ve zararlı olan şeylere teşvik etmek, hakkı yalanlamak, haktan uzaklaşmaktır.” Tirmîzî, Tefsir, 2991.
Elbette Allah’ın çağrısına kulak verip, vahyin aydınlığında, peygamberin yolunda gidenler olduğu müddetçe şeytan ve dostları durmayacak.
Fakat şunu da unutmamak lazım ki, asıl saptırıcı şeytanlar iki ayaklı insi şeytanlardır. Çünkü cinni şeytanın bir yaptırım yetkisi yok iken insi şeytanlar öyle değil. Onlar nefsin hoşuna giden yolda kurdukları tuzaklarla insanları avlamaktadırlar. Oluşturdukları ahlaksızlık girdabında onu yok etmektedirler. Yaratılışını değiştirip şeytanlaştırmaktadırlar.
Çağımızda artık bunu gizli saklı yapmıyorlar. Şeytana tapandan tutun da, şeytanın insanı çağırdığı bütün kötülüklere aleni çağırıyorlar.
Bilelim ki, nerde İslam’a karşı bir saldırı varsa, nerde hayasızlığa bir çağrı varsa, orada şeytan ve askerleri karargah kurmuş, İslam ile ve Müslümanlar ile savaşıyordur. Bu savaşı önce vesveselerle, sonra propagandalar ile ve en sonunda da askeri kuvvetleri ve devlet düzenleri ile yapmaktadırlar.
Durum git gide öyle bir hal alacak ki İslam’ın yasakladığı her şey kanuni koruma altına girecek ve aleyhinde konuşmak bile suç olacak. Zaten birçoğu bugün Avrupa ülkelerinde yürürlüğe girmiş bile. Bunu Müslüman ülkelerde de uygulamak için içimizdeki silahsız askerleri harıl harıl çalışıyorlar.
Öz yurdunda, ümmetin vatanında büyük bir yenilgi yaşanacak. Allah Müslümanlara şuur versin. Onlar birbiri ile uğraştıkça şeytanlar da adım adım planlarını uyguluyorlar.
Tek çare, vahye dönmek ve Kur’an’ın rehberliğinde şeytan ve dostları ile ciddi bir mücadeleye girmektir.
Yoksa yarın çok geç olabilir.