• DOLAR 34.652
  • EURO 36.463
  • ALTIN 2955.704
  • ...

Son zamanlarda İstanbul Sözleşmesi ve bu sözleşmenin sonuçları, tarafları ve uygulanması üzerinde hararetli tartışmalar yapılıyor. Bu sözleşme imzalanmadan yapılması gereken bu tartışmalar, ne yazık ki yangından mal kaçıranların alelacele sözleşmeyi imzalamalarından dolayı bu hale geldi.

Bu sözleşmenin neye hizmet edeceğini tahmin etmek için kimin nasıl bir çabayla meclisten geçirdiğine bakmamız yeterlidir!

Rekor bir hızda ve rekor bir kabul ile hatta hiç itiraz edilmeyip kabul edilen ve alanında tek olan sözleşme, daha başlangıçta insanın dikkatini çekmektedir. Hatta HDP tarafından meclise getirilip tüm partilerin itirazsız kabul ettiği bir metin olması da ayriyeten hayret bir durumdur!

Diyebilirsiniz ki şimdiye kadar neredeydiniz de şimdi itiraz ediyorsunuz? Bir kere bu sözleşmeye başından beri karşıydık. İkincisi uygulamaları gün geçtikçe daha çok sorun oluşturdu. Bu yüzden zaman geçtikçe tahribatı artıyor ve biz de sesimizi daha çok yükseltiyoruz.

Şimdi gelin içeriğine bir daha bakalım; bu da nasıl bir şey diye içine girip bakıyorsun ki aman Allah’ım bu da ne? Bu nasıl bir sözleşme?

Erkeği, aileyi, dini, gelenek, görenek, namus ve örfü kadına şiddetin temel unsurları yapmış ve bu şiddetin önlenmesi için kendimce çözüm yolları bulmuş. Nedir bu çözüm yolu, tabii ki kadını bunlardan koruma altına almakta çözüm bulmuş. Nasıl yapılmış? Ya kadını koruma altına al yada erkeği kadından uzaklaştır!

Çözüm bu kadar basit!

Haydi uygulayalım…

Sonuç! Daha beter oldu? Neden? Çünkü sebepleri yanlış, sonuçlar yanlış, çözümler yanlış  ve niyet kötü!

Kadına şiddetin mekanı sadece ev mi? Sokakta, işte, okulda, araçta daha çok şiddet görmüyor mu? Kadını veya erkeği buradan da mahrum bırakacak mısınız? Erkeğim erkeğe şiddeti kadından daha fazla değil mi? Buna bir çözümünüz niye yok bu sözleşmede?

Özellikle yapılan saha ve literatür araştırmaları dikkate alınmadan, şiddetin adresini erkeğin boynuna asmış. Peki gerçek ne? Yapılan araştırmalarda  şiddetin en önemli risk faktörleri olarak ilk dört sırada şunları saymaktadır:

- Alkol, Madde bağımlılığı, Kumar, Fakirlik. Bunlara çözüm var mı? Yok!

Yine Yeşilay’ın verdiği bilgilere göre alkolün en etkili unsur veya sebep olarak etkisi şu şekildedir;

- Cinayetlerin % 85’i

- Irza tecavüzlerin % 50’si

- Şiddet olaylarının % 50’si

- Trafik kazalarının % 60’ı

- Kadına şiddet olaylarının % 70’ i alkoldendir….. Buna çözüm var mı? Yok!

“Erkeğin kadına yönelik fiziksel şiddet uygulamasının oranı alkol alındığı günlerde 8 kat daha fazladır. Şiddetin dozajının artma ihtimali ise 11 kat daha çoktur. Ayrıca, çok içilen günlerle içilmeyen günler karşılaştırıldığında ise, erkeğin şiddet kullanma ihtimali 18 kat artmakta, şiddetin dozajının yükselme ihtimali ise 19 kat artmaktadır.” Buna çözüm var mı? Yok!

Yeşilay’a inanmadınız alın size ‘DSÖ’nün aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 30 ülkede yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre kadına yönelik şiddet olaylarının %70’i, tecavüzlerin %50’si ve cinayetlerin %85’ininde en etkili unsur veya sebep alkoldür.’ Buna çözüm var mı? Yok!

Peki, bu alkole, kumara, uyuşturucuya bir şey diyen var mı? Yok. Neden acaba kimse bunlara bir şey demiyor? Çünkü mesele kadını korumak değil, kadını evden koparmak. Kadını alkole, sokağa, şehvete meze yapmaktır.

Gelelim ikinci meseleye, bu sözleşme ile her türlü cinsel sapıklık güvence altına alınıyor. Toplumsal cinsiyet kimliği adı altında kim nasıl doğmuş olursa olsun o kendini ne hissediyorsa odur. Ve bu kimliği korunmalı ve hakları güvence altına alınmalıdır. Bugün kadın, yarın erkek, öbür gün ne kadın ne erkek olabilir. Ayıkla pirincin taşını veya buyurun cenaze namazına!

Ayrıca her türlü beraber yaşamayı da bir hak olarak görüp kanuni koruma altına almıştır. Bir tarafta aileyi dağıtırken öbür tarafta cinsel sapkınlıklardan oluşan birlikteliği koruma altına almıştır.

Dinimizde te toplumumuzda yeri olmayan cinsel sapkınlıklara koruma ve hukuki statü sağlamıştır. Bu sapkınlığın sınırı da yoktur. Tamamen bireyin tercihine bırakmıştır. Kadına şiddetin önlenmesinden gelinen noktaya bakar mısınız?

Bu sorun, bu sözleşmeyle çözüldü mü? Hayır. Daha da büyüdü.

Peki, bu sorun nasıl çözülecek? İnşallah gelecek yazımızda da bu konuyu işleyeceğiz.