Eşlerin inançları farklı olursa?
Bir ailede bazen eşler uyumlu, bazen de uyumsuz olabilirler. Bir ailede yaşanacak en büyük ve en kötü uyumsuzluk, denklik ve karakterden daha öte dava ve akide noktasındaki uyumsuzluktur. Eğer bir ailede fikir ve dava birliği varsa orası bir huzur yuvası ve bir nevi dünyadayken cennet hayatı yaşamak gibidir. Ama eğer aksi durum söz konusuysa orası bir zindandır ve dünyadayken bir nevi cehennem hayatı yaşamaktır.
Peki, böyle bir durum söz konusu olduğunda müminler ne yapmalı, nasıl bir yol izlemeli? Ve akıbetleri ne olur? İşte bunun cevabını Kuran'ı Kerim açıklıyor:
"Allah inkâr edenlere Nuh'un karısı ile Lut'un karısını misal olarak gösterir. Hani onlar kullarımızdan iki salih kulun nikâhı altında iken onlara hainlik ettiler. Kocaları onları Allah'ın azabından hiçbir şeyle kurtaramadılar. Ve onlara "Ateşe girenlerle beraber siz de girin." denildi." (Tahrim, 10)
Yani "kâfirlerin müslümanlarla bir arada ve daimi münasebet içinde bulunmalarının faydası olmaz, kimse kimseyi kurtaramaz, kalplerinde iman yoksa bir arada bulunmalarının Allah katında onlara hiçbir yarar sağlamaz. İnsanlar inançla birbirlerine bağlanmadıkça, ayrı yollarda kaldıkça sırf dünyevi dostluk, nesep veya nikâhın asla bir faydası olmaz. İşte Allah'u Tealâ, davaları, inançları ve yolları bir olmayanların akıbeti hakkında bu misali bize ibret olarak vermiştir.
Nitekim Nuh aleyhisselam ile Lut aleyhisselamın eşleri, onların nikâhı altında bulunmaları durumuyla gece-gündüz onlarla beraber idiler, bir evin çatısı altında birlikte yaşar, beraber yer içerler, en ileri şekilde beraberlik halinde olurlardı. Ancak onlara iman etmeyerek, peygamberlik konusunda onları tasdik etmeyerek onlara hıyanet ettiler. O peygamberler Allah katında en yüce mertebeye sahip oldukları halde Allah'ın azabını onlardan savamadılar. Peygamber hanımı olmaları onlara hiçbir fayda vermedi ve nihayet kalben beraber oldukları kavimleriyle birlikte helak olup gittiler.
İbni Cerir'den gelen bir rivayete göre Nuh aleyhisselamın karısı, kocasına tabi olup Allah'a iman etmediği gibi davasını aşağılamak ve inananları caydırmak için kocasının delirmiş olduğunu söyler, insanların önünde yakasına yapışır ona karşı çıkardı.
Lut aleyhisselamın karısı da ona inanmadığı gibi, ispiyoncu ve işbirlikçi bir haindi. Kocasına gelen erkek misafirleri, gece ateş yakarak, gündüz de duman çıkararak haber verirdi. İkisi de layık oldukları cezaya çarptırıldılar. Eşlerinin salih ve peygamber oluşu, onlara bir yarar sağlayamadı. Allah'ın azabı gelince kâfir kavimleriyle birlikte helak olup gittiler.
Allah'u Tealâ, müminlere bu misalin aksine bir misal daha veriyor. Birinci misalde hain bir kadının eşine karşı takındığı kötü tutumunu aşağılarken bu imsalde ise zalim ve azgın bir erkeğe karşı izzetli bir hanımefendinin şanlı mücadelesini ve direnişini övüyor:
"Allah iman edenlere de Firavun'un karısını bir misal olarak verdi. Hani o "Ey Rabbim bana katında, cennette bir ev yap, beni Firavundan ve onun amelinden kurtar, beni zalimler güruhundan kurtar." demişti." (Tahrim: 11)
Yani Allah'u Tealâ müminlere bir başka örnek olarak Firavun'un eşi, Hz. Asiye'nin durumunu anlatıyor. Hz. Asiye, Musa aleyhisselamın asasını yere bırakarak büyük bir mucize gösterdiğini duyar duymaz ona iman etmişti. Bunun üzerine Firavun ona çok ağır işkenceler yaptı. Ancak o, şehit oluncaya kadar bu işkencelere aldırış etmedi ve imanından dönmedi.
Rivayetlere göre Firavun, onu ellerinden ve ayaklarından dört kazığa bağlamış, göğsüne kocaman bir taş koymuş, öylece yakıcı güneşe bırakmıştı. İşkence anında, zikredilen duayı yaparken ruhunu teslim etmiştir.
İşte bu hadise -Firavun'un Hz. Asiyenin imanına zarar vermediği gibi- kâfir ve zalim eşlerin baskısına maruz kalan müminlere zarar veremeyeceğini göstermektedir. Ki Hz. Âsiye, kâfirlerin en azılısının nikâhı altında idi. Ve neticede Allah'a imanı sayesinde Naim cennetlerine girdi.