Psikolojik Bir Rahatsızlık Olan Cimriliğin Tedavisi
Cimrilik, insan ruhunda maddiyat sevgisinin ağır basmasıyla anormal biçimde tasarrufa gitmesiyle, insandaki muhafaza içgüdüsünün bozulması ve fıtratın fesada uğraması neticesinde ortaya çıkan anormal bir durumdur.
Kur'an-ı Kerim, münafıklardan bahsederken onlardaki dünyaya aşırı meyil, aç gözlülük ve hırs bariz bir şekilde görüldüğü için, psikolojisini etkileyen ve tabiatlarını çok zorladığı gerekçesiyle onlardan bahsederken cimriliğin en şiddetlisine denilen "şuhh" tabirini kullanır. Bu tabir cimriliğin mübalağalı ifade şeklidir.
Bu tarz cimrilik psikolojik bir dengesizliktir. Kur'an-ı Kerim, bu cimriliğin psikolojisini şöyle tasvir ediyor: "De ki: 'Eğer Rabbimin rahmet hazinelerine sahip olsaydınız, tükenir korkusuyla kıstıkça kısardınız. İnsan (tabiatı gereği) çok cimridir." (İsra, 100)
Bu ayeti kerimede cimriliğin son haddi belirtiliyor. Her şeyi kuşatan Allah'ın rahmetinin hazinelerini ellerinde bulundursalar bile bu rahmetten herkesi mahrum bırakırlar. "Harcayınca tükenir" korkusuyla ellerinde tutar, harcamazlar. Bu ayet, cimriliğin insan psikolojisinin bir parçası olduğunu, nefsin cimrilikle damgalandığını belirtmektedir.
Şu halde cimrilik, nefsin tabiatında bulunan bir iptiladır. Bu iptiladan kurtulmanın tek yolu ise, Allah yolunda harcamak, infak etmektir. Nefsin inadına muhtaç olana, yoksula, yetime ve darda olana yardım etmektir. Nefsin cimriliğinden ancak bu şekilde kurtulabilir. Vermeden ondan kurtulamaz. Rahata kavuşamaz: "Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar, kurtuluşa erenlerdir." (Teğabün, 16)
Cimrilik insan ruhundaki en kötü ve en köklü zaaflardan biridir: "Ama o sarp geçidi aşmaya katlanmadı. O sarp geçidin ne olduğunu sen bilir misin? Bir köle ya da esirin bağını çözüp hürriyetine kavuşturmaktır. Veya açlık gününde (kıtlık zamanlarında) hısım sayılan bir yetime veya yere serilmiş (bitkin kimsesiz) bir yoksula yedirmektir..." (Beled, 11-16)
Cimriliğin ruhtaki köklü tesirine temas eden bu ayeti kerime, bir kölenin azad edilmesi, bir esirin serbest bırakılması, açlık zamanında bir yetimi, fakir birini kurtarmanın âdeta sarp bir yokuşu tırmanmaya benzetilmesi, cimriliğin ruhta olan en köklü bir zaaf olduğunu, giderilmesinin başarılması için çok büyük bir çabanın gerektiğini ortaya koymaktadır.
Cimrilik, psikolojik temelde bazı menfi ve zararlı sonuçlar doğurur. Nitekim cimriler zalimlerden daha gaddar olabilmektedir. Bu yüzden cimriler, büyük oranda ruh bazında huzursuz olmakla birlikte, toplum tarafından da daima nefretle karşılaşmaktadırlar. Cimriliğin ruhta bıraktığı olumsuz tesir açısından şu hadis-i şerif hayli önem arz etmektedir:
"Cimri ile cömerdin örneği, (şu) iki kimsenin misali gibidir ki, bunların üzerlerinde, göğüslerinden köprücük kemiklerine kadar demirden cübbeler vardır. Sadaka veren cömert, sadaka verir vermez o demir zırh, kendi bedeni üzerinde genişler, aşağı doğru sarkarak geride bıraktığı izleri de siler. Cimriye gelince o, hiç sadaka vermek istemez, derhal o zırhın bütün halkaları, vücudun kendisine denk gelen noktalarını sıkar. Cimri de bu sıkan zırhı genişletmeye çalışır; fakat buna muvaffak olamaz." (Buhari, Zekât 28; Ahmed bin Hanbel, II/256)
Bu hadis, cömert insanın gönül huzurunu ve cömertliğinin toplumda bıraktığı güzel intibadan ötürü ayıplarının başkalarının fark edemeyeceği şekilde gizlendiğini dile getirmektedir. Ancak bunun yanında cimrinin, psikolojik olarak çektiği sıkıntı ile dışarıdan belirgin şekilde ayıplarını da dile getirmekte ve bu ruh halini vücudu her taraftan sıkan bir cendereye benzetmektedir.
Sonuç olarak bir insan, ne kadar taş yürekli olursa olsun çevresindeki ihtiyaç sahiplerinin kötü durumlarını görünce buna üzülmekten kendini alamaz, para harcamak ister; fakat gönlündeki cimrilik bundan alıkoyar. Dolayısıyla cimri insan devamlı vicdanı ile çarpışır haldedir. İşte bu halden kurtulmak için infakı nefsine yedirmeli, iyilik yaparak bu halden kurtulmalıdır. Yoksa akıbeti kötü olur.