• DOLAR 34.551
  • EURO 36.652
  • ALTIN 2898.933
  • ...

"Yakında O topluluk (bir araya gelen koalisyon güçleri), hezimete uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır." (Kamer: 45)

Bu aralar herkes Afganistan gündemiyle oturup kalkıyor. Onunla yatıyor, onunla uyanıyor. Analizler, tahliller ve çözümlemeler hep bunun etrafında şekilleniyor, çerçeveleniyor. Kimileri Taliban'ın bundan sonra ne yapacağıyla alakalı varsayımlarla akıl yürütürken kimileri de Taliban'a akıl ve ders verme hocalığına soyunmuş vaziyette.

Bize göre bütün bu kuşkular, bu endişeler, bu korkular boşunadır. Taliban medrese temelli bir ulema hareketidir. Kendisini anlamayanların dersine de ihtiyacı yoktur. Onlar neyi, ne zaman, nerede ve kimlerle yapacağının bilincindedir. Bu noktaya kadar işini bu bilinçle yapmış, bundan sonra da bu bilinçle hareket edeceklerdir.

Bu sebeple ben, Taliban'la alakalı değil, Amerika ile iş tutanlarla alakalı birkaç söz söylemek istiyorum. Bundan 20 yıl önce emperyalist Amerika bin bir hayal, emel ve umutlarla 36 koalisyon gücü ile birlikte Afganistan'a girdi. Şimdiye kadar geldiği nokta ise, tam bir hezimet, eli boş ve hayal kırıklığı içinde arkasına bakmadan kaçıp gitmek zorunda kalmıştır.

Sözde, ‘Afganistan'da yuvalanmış terör örgütleri(!) özellikle Kendilerini rahatsız eden El Kaide gibi terörist(!) gruplar orada eğitiliyor, oradan besleniyor ve oradan yönlendiriliyordu da Amerika bütün insanlığı ondan kurtaracaktı. Yanına aldığı 36 koalisyon gücüyle gidip onları dağıtacak, Afganistan'a da insan hakları, demokrasi ve özgürlük getirecekti.’

20 yıl sonra getirdiği şeyler ortada! Ülkede taş üstüne taş bırakmadığı gibi, kaçıp giderken ajanlaştırıp kullandığı, daha doğrusu harcadığı işbirlikçi, muhbir, mütercim ve hainleri de kabil havaalanında silahlarla tarayıp üzerinden geçerek gitti. Bu ne biçim bir ihanet ne tuhaf bir karaktersizlik örneği ve ne yüzsüzce bir aldatma...

Gerçekten ona "Büyük şeytan" adını koyan rahmetli İmam Humeyni ne kadar ona yakışır bir tasvirde bulunmuş ve ne kadar da doğru bir teşhis koymuştu. Her şeyi şeytanlık, kaypaklık ve ihanet. Tıpkı kıyamet günü cin asıllı şeytanın da peşine takıp cehennem azabına duçar kıldığı zavallılara söylediği gibi:

Kıyamet günü (Hesapları görülüp) iş bitirilince, şeytan diyecek ki: "Şüphesiz Allah size gerçek olanı vadetti, ben de size vadettim ama, size yalancı çıktım. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ben, sadece sizi (inkâra) çağırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz. O halde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Artık ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Kuşkusuz daha önce ben, beni (Allah'a) ortak koşmanızı reddetmiştim." Şüphesiz zalimler için elem verici bir azap vardır. (İbrahim 22)

İşte büyük şeytan Amerika'nın yaptığı budur. Şeytan yalandan başka neyi vadeder ki, Amerika'nın karanlık tarihi bunu böyle belgelemektedir. Hep büyük vaatler, süslü sözler ve güzellemeler yaparak girmiş, ama kaçıp giderken geride kan, gözyaşı, yıkım ve kaostan başka bir şey bırakmamıştır. Onun Afganistan’a getirdiği uyuşturucu serbestliği bütün dünyayı kirletmiştir.

Tarih tanıklık ediyor ki, bugüne kadar kimse Amerika'dan vefa görmemiştir. Ondan yararlanayım derken harcanmış, bir yararlanmışsa bin pişman olmuştur. Kim onun ipiyle kuyuya inmişse sağlam çıkamamış, kim onunla iş tutmuş ittifak etmişse aldanmış, kim onunla yola çıkmışsa yarı yolda kalmıştır. Amerikalıların kitabında dostluk diye bir şey yazmaz. Onlar sadece menfaat ve çıkardan anlar.

Sonuç olarak halen Amerika ile kol kola iş tutanlar, para karşılığında ona amelelik, kölelik yapanlar, sırf şerrinden korunmak için istediği her şeye eyvallah edenlere sesleniyorum. Kullanma süreniz bittiğinde sizin de akıbetiniz Eşref Gani gibi acı bir tekme yemekten başka bir şey olmayacaktır. O halde o tekmeyi yemeden yolunuzu ayırmanız sizin iyiliğinizedir. 

 

Diğer Köşe Yazarları