• DOLAR 34.663
  • EURO 36.361
  • ALTIN 2930.09
  • ...

Bir süredir ABD başkanı Trump’ın İran’ı vurmaya yönelik tehditleri sürüyor. Göreve geldiği günden bugüne anormal icraatlarla gündem olan ve dengesiz kişiliği konuşmalarına yansıyan Trump yine yeni bir kaosun fitilini ateşlemenin çabası içerisinde. Katıldığı Fox News televizyonunda konuşan Trump, kendisi savaşı istemediği halde sürekli savaşa zorlayan bir kesimin olduğunu anlattı. Bu kesime 'asker-endüstri kompleksi' diyen Trump, “Onlar hiçbir yerden çıkmak istemiyorlar, sürekli savaş istiyorlar. Hayır ben savaş istemiyorum. Ama İran gibi durumlar oluyor, onların nükleer silah elde etmelerine müsaade edemeyiz.”

Kurduğu aynı cümlede bile dengesizliğini ortaya koyarak yalan konuşan Trump, savaş isteyenlerin silah tüccarları olduğunu ama İran gibi durumlar olduğu için savaşabileceklerini belirtiyor sinsi sinsi.

Trump yönetimi, 2015'te P5+1 (ABD, Çin, Rusya, İngiltere, Fransa ve Almanya) ülkeleriyle birlikte imzalanan nükleer anlaşmadan 8 Mayıs 2018'de tek taraflı olarak çekildiğini açıklamıştı. Sonrasında Tahran yönetiminin petrol ihracatını hedef alan yaptırımları uygulamaya koyan ABD, nisan ayında İran Devrim Muhafızları Ordusu'nu "yabancı terör örgütleri" listesine almıştı. Trump’ın gerekçesi İran’ın anlaşmaya uymadığı yönünde zayıf bir gerekçe. Ancak yapılan anlaşmayla birlikte Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’na (UAEK) verilen geniş yetkili denetlemeler başlamış ve İran’ın anlaşmaya uyduğu açıklanmıştı.  

Peki şimdi ne oldu da Amerika birden bire anlaşmadan çekildi. Olan şu; sadece kendi kazanacak düzenekle çalışan Yahudi tüccar kafasıyla hareket eden Trump, siyonist lobinin de dürtmesiyle İran’ı hizaya getirmenin çabası içerisinde. Hem ekonomik yaptırımları tekrar devreye koymakla birlikte artırmak, hem de askeri anlamda üstünlüğünü uluslararası anlamda hissettirmek için tehdit dilini kullanıyor. Tutması halinde bu yöntemin İran içine sirayet eden tarafı, halkın ekonomik krizi iliklerine kadar yaşayacak olması ve yönetime isyan etme beklentisi. Dışarıya yansıyan tarafı ise Amerika’nın paralarını sağmaktan başka bir işe yaramayan Körfez ülkelerinin İranafobisini bir nebze olsun bastıracak olmasıyla birlikte silah satışı ve milyar dolarlarını hortumlamaya gerekçe teşkil etmesi.

Nükleer enerji ve binlerce Nükleer silaha sahip olan Amerika’nın başını çektiği batılı ülkeler, İran’ın gelişmek için ihtiyaç duyduğu nükleer enerjiye sahip olmasını istemiyor. Dünyanın başına bela olan siyonist israilin 200 civarında nükleer silahına sessiz kalan BM ve tüm uluslararası kuruluşların ABD’nin hovardalığına da sessiz kalması, ikiyüzlülüklerini belgeliyor ve lağvedilmelerinin elzem olduğunu ortaya koyuyor.  

Amerika, nükleer enerjiye sahip olmasını istemediği İran için Basra Körfezine nükleer silah kapasiteli B-52 bombardıman uçaklarını taşıyan USS Abraham Lincoln Uçak Gemisini göndermiş durumda. Düşünsenize; Amerika’nın, ‘ben nükleer silah da kullanırım ama sana enerjisini bile ürettirmem’ zorbalığını!

“Direniş cephesi”nin kırılmaması adına Suriye’yi zalim Baas rejiminin yanında durup İslam dünyasının büyük bir kısmını küstürerek savunmanın batılı şer güçleri püskürtmek olacağı hesaplarının faydasız olduğu gelinen aşama itibariyle daha iyi müşahede edilmiştir sanıyorum. Mesele İran’ı savunmak değil, bir İslam beldesi İran’ın dünyanın şer gücü Amerika ile karşı karşıya kaldığı zor durumu ortaya koymak ve ona göre konumlanmaktır.

40 yıldır İran’a ambargo uygulayan Amerika’nın derdi sadece İran da değil. Dünya yerküresi üzerinde evanjelist siyonistlere ters düşen kim varsa hedefte. Bugün İran varsa yarın Türkiye en direk hedefe konulabilir. Nitekim emarelerini yakın geçmişte bizzat yaşadık. Türkiye’yi elinden kayan bir hazine olarak gören Amerika, 15 Temmuz’da hain darbe girişimine verdiği desteğiyle açık etti kendini. Şimdi ise S-400’lerin alınmaması için iki haftalık süre verdiğini belirterek tehdit ediyor. Mısır’da meşru Cumhurbaşkanı Mursi’ye karşı Sisi’yi destekleyerek darbe yaptıran, Venezuela’da başarısız darbeci Guaido’yu meşru gören, Libya’ya terör estirmesi için Hafter’i gönderen ve özellikle de tüm dünyaca işgalci olduğu kabul edilen israile hamilik yapan Amerika dünyanın dört bir yanında terörü açıktan destekliyor. Dünyanın beşten büyük olduğu söyleminin yüksek sesle dile getirilmesi bunun için önemli. Eğer ki adaletli bir uluslararası sistem işliyor olsaydı Amerika’nın haydutluğunu konuşuyor olmazdık.

Sonuç olarak uluslararası kulvarlarda İran’a yönelik bir savaş olmayacak kanaati hakim. Bir savaş olacaksa dahi Amerika, ulaştığı gücünü Körfez ülkeleri gibi edindiği uşakları dururken İran’ı en direk karşısına alarak zayıflatmak istemez. Meselenin özü; Amerika için her şey işgalci israilin güvenliği içinse… Amerika’nın İran’a tehditlerini artırmasının arkasında önümüzdeki ay açıklayacağını belirttiği sözde “Yüzyılın Anlaşması” diye iddia edilen zımbırtıya olacak tepkileri minimize etme çabası olmasın sakın!