Dindarlar Belki Yönetebilir Ama Din Asla!
73. Şehadet yıldönümünde rahmet ve minnetle andığımız Üstad Hasal El Benna “İslam sosyal hayat değilse, siyaset değilse, ekonomi değilse başka nedir?” diyerek neredeyse İslam’ın en doğru tanımını yapmış ve muhkem bir ufuk kazandırmıştır bize.
İlk görev yerim olan Karadeniz’in bir dağ köyünde, kırmızı sakallı, güler yüzlü, namazında niyazında CHP’li Kurban amca ile aramız çok iyi idi. “Hoca şu sizin Erbakan Hocayı on yıl iktidar edeceksun, sonra da idam edeceksun” derdi. “İyi de niye Kurban Amca!” derdim. “On yılda ekonomiyi düzeltir, ülkeyi düzlüğe çıkarır”. “Sonra niye idam?” derdim. “O zaman da şeriatı getirir” derdi.
Gel de anlat Kurban Amca’ya. Böyle ezberletilmişti. Çıkamazdık işin içinden. Kur’an’a, namaza veya başka mukaddesata hakaret edilecek olsa kılıcını alıp cepheye koşacak kadar İslam’a bağlı bu halkın bir kısmının inancıyla arasına hile ve kelime oyunu ile girebildiler maalesef.
Sistem, sahiplerinin elinde tıkanma noktasına geldiğinde dindarlara kapıyı aralarlar. Halka dar gelen bu gömleğin yırtığını, söküğünü dindarlara diktirir; sarhoş kafayla sağa sola çarptıkları arabanın kırığını, döküğünü onlara onartırlar.
Sonrasında darbe ve idamlarla alaşağı ederler. Halkımızın hakikat ile bağını dipçik zoruyla koparırlar. Onların “onarımlarını “sistemin başarı hanesine; sistemin arızalarını da dindarların dininin hanesine yazarlar.
Balık sofralarında memleketi bir kadehe satacak olan bu azınlık güruh, Müslümanların haram ve günahtan imtina eden maslahatçı, ıslahatçı, vatanperver yönlerinden yararlanırlar ama Müslümanın dinine müsamahaları asla yoktur.
İnancı namaz hac ve oruç ile sınırlı tuttuğunuz sürece bir beis yoktur. Ama ahkam ayetlerini okumaya başladık mı çıldırırlar. Sonra başlarlar içip içip mukaddesata küfretmeye. İçip içip kadın öldürenler, trafikte canavarlaşanlar, hastaneye saldıranlar yetmezmiş gibi kandırıp heykel bağlatıp çektirttikleri adam maazallah ayyaş biri değil de namaz kılan saf bir gariban olsaydı kim bilir ne kıyametler koparırlardı.
Nerdeyse İstanbul’u batıracaktı bu Batılı dostlarıyla içme sevdaları. Sonra o kafayla akşam dediğini sabah unuttu.
Aslında basit bir formül var ama bilmem söylesem mi? Malum İslam’da Hıristiyanların içkisine hukuki kapı sonuna kadar açıktır. Kimlikte küçük bir ibare/kelime değişikliği sorunu kökten çözer gibi. O zaman da yönetme zahmetine katılmadan istedikleri gibi içerler. Birkaç bin kimlik değiştirmek çok zor olmasa gerek.
Son darbe girişimiyle iktidar devrilmeyince korkuları iyice büyüdü. Bu korku onlara her şeyi yaptırır inanın. Korkularını da küçümsemeyin lütfen. Aslında muktedir dindarların sistemi onlardan daha çok sahiplendiklerini; kraldan çok kralcı kesildiklerini görmüyorlar ya da dindarların bu dejenerasyonunu samimi bulmuyorlar.
Ne hazindir ki muktedir dindarlar da bir süre sonra sisteme entegre oluyorlarmış. Bu güruhun sisteme bağlılığına “sahte Kemalistler” diyecek kadar “gerçekçisinden” olmuşlar.
Bu güruh ve bağlı oldukları uluslararası akıl dindarların iktidarda zaman kotalarını çoktan geçtiğini düşünüyorlar. Serbest seçimlerle de iş başına gelmeleri zinhar mümkün değil.
“Topluyorlar” olmuyor; “çıkarıyorlar” olmuyor; “bölüyorlar” yine olmuyor. Asıp kesemediler de. Kökü kurumuş, kabuğu renk değiştirmiş eski(miş) İslamcı adamlar deniyorlar o da olmuyor. Halk küfürbazları iktidar yapmıyor işte.
Öyle ise sevinin ey Müslümanlar halk sizden yanadır.
Cesur olun ve İslam’ı en gür seda ile haykırın ey yol göstericiler. İslam onların da kurtuluş reçetesi olacak.