• DOLAR 34.677
  • EURO 36.71
  • ALTIN 2934.447
  • ...

Batı asla bölge Müslüman ülkelerinin bir iradesinin olmasını ve bağımsız karar verebilme yetisinin olmasını istemez ve müsaade etmez. Olası girişimleri engellemek için de her türlü ekonomik, sosyolojik, psikolojik, kültürel ve askeri yöntemi kullanmaktan imtina etmez.

                Bölgede İran’dan sonra Türkiye de batıya rağmen, Kıbrıs harekatından sonra ikinci defa sınırlarının dışına bir askeri operasyon yapmakta. Kıbrıs harekâtının bedelini acı acı ödettiler. Ama biz, celladına aşık edasıyla on yıllarca “dost ve müttefik” kavramına hep “sahte hayat suyu” taşıyadurduk/taşıyoruz. Aslında bugünkü de söylendiği gibi çok çok büyük bir askeri operasyon değil. Ama bunun bir alışkanlığa dönüşeceği ve daha büyüklerine zemin hazırlayacağı, bölge ülkeleri üzerinde bir etkinliğe dönüşeceği endişesi Batı’yı çıldırtıyor. Yoksa Pkk/PYD/YPG/SDG…ya olan vurgunlukları değildir batıyı ve uşaklarını çıldırtan. Kürdlere bir sinek kadar da değer biçmezler bu zalimler. Kore ve Afganistan başta olmak üzere Türkiye hep onların güdümünde ve emrinde sınır dışına asker gönderdi. “Emir eri” pozisyonunda idi. Şimdi ise bağımsız ve onlara rağmen verilmiş bir karar ve harekata asla rıza göstermezler. Asla elimizde hazır bir kuvvet ve sistem olmasını istemiyorlar. Bir gün bu kuvvet ve sistem bir “Selahaddin”in eline geçer diye her gece kâbusla uyanıyorlar.

                Şii dünya üzerinden Irak, Lübnan, Yemen, Bahreyn, Afganistan, Pakistan, Azerbaycan,  Keşmir, hatta Türkiye ve Suud üzerinde etkili olan ve bu ülkelerin bazılarında mutlak belirleyici olan İran, ABD’nin çarkına ve çıkarına çomak sokmakta. ABD çıkardığı onca savaş ve iç çatışmalara rağmen bu etkinliği kıramadı. Bütün çabası bu etkiyi kırmak olan Batı’nın, Sünni dünya üzerinde benzer bir etkinliğe sahip olmaya aday yeni bir ülkeye rıza göstermesi düşünülemez.  ABD’ye ve Siyonist rejime rağmen bir başına karar verebilecek duruma gelmeye yetkin Türkiye’nin, Sünni dünya üzerinde benzer bir etkinliğe sahip olması rüyalarını kaçırıyor. Bu nedenle bütün putları alenen tek tek yemekten çekinmiyorlar. Türkiye de ne “hoş”tan, ne de “beş” ten olmak istemediği için batının bu çelişkili ikiyüzlülüğünü sineye çeke çeke gidiyor. ABD’nin Türkiye’de onlarca üssü, ikmal noktası, lojistik merkezi mevcuttur. Oysa tecrübe ve ilim göstermiştir ki batıdan kurtulmanın yolu gemileri yakmaktan geçer ve Batı’nın eline her zaman ve zeminde kullanabileceği ırk ve mezhep gibi farklılıklarımızı bir malzeme olarak vermemekten geçer.

                Suriye’nin kuzeyinde Pkk himayesinde oluşacak bir Kürd gücünün Türkiye için ne ifade edeceğini elbette herkes bilir. Ama gözünüzü kapayınca da sadece kendinize dünyayı karartmış oluyorsunuz. Üzülerek söyleyelim ki Türkiye’nin “Yeni Suriye” tasavvurunda Kürdler için bir plan ve projesi yoktur, varsa da hangi Kürdlerle muhatap olacağı tam bir çıkmazdır. Bu bilinmezlik doğal olarak Kürdleri ürkütüyor ve sahada yayılan dezenformasyon ciddi ciddi karşılık buluyor.

                Oysa kendi Kürdlerini memnun etmiş ve İran, Irak ve Suriye Kürdlerinin de gönlünü kazanmış bir model geliştirirseniz, Kürdler üzerinden, bu üç ülkeden sonra Ortadoğu coğrafyasının tamamında da belirleyici bir konum elde edersiniz. Aksi halde ilikleri arkadan açılmış bir gömleği hep başkası diker, biz de giyeriz, onlar ilikler ve ancak onlar açar.