Devrimin Kayıp Çocukları
Tarihimizin en karanlık sayfalarından biri olan 15 Temmuz Darbe Girişimi ve en parlak zaferi olan 15 Temmuz Halk Destanı asla unutulmamalı, unutturulmamalı.
Bu memlekette iktidara kim gelirse gelsin, hangi ideolojik veya askeri erk hükmederse etsin, daima en merkezde durmayı başaran çok maharetli “kaymak” kesim var. Bunlar asla sıkıntıya gelmezler. Zamanın ve iktidarın ruhuna çok uygun söz sarf eden, ancak şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında “biz onları aldatıyoruz” diyen kesimlerdir. Garanticidirler, “temkin ve tedbir” ehlidirler.
15 Temmuz gecesi ekmek ve gıda stokuna girip bankamatikleri boşaltanlardır aynı zamanda bunlar. Televizyonun başında darbeyi maç keyfiyle izleyen, kim kazanırsa kendilerini kazanmış sayan ve maçın sonucuna göre iki ihtimalli konuşma metni hazırlayan çok oportünist kimselerdir yine bunlar. Makam/mevkilerde hep onlar olur. Karar mekanizmaları onlarsız işlemez.
Bir de toplumsal her meselede taşın altına elini, hatta gövdesini koyan, Allah Rızasını aleyhlerine de olsa gözeten, halkın huzur ve güvenini önceleyen, şehit olan kesimler var. Bunlar biraz saftırlar. Ticaret yapmayı bilmez, yönetime talip olmaz ve yer almaz, alırsa bile racona göre iş yapmayı bilmez, ihaleden anlamaz, dışlanınca gocunmaz, tekrar yük taşımak için çağırıldığında yine gitmekte tereddüt etmeyen kesimlerdir. Çokturlar ama ancak dayak yemeyi ve ölmeyi bilirler. Başkaca maharetleri yoktur. Bir vasıfları da yoktur. Varsa da açığa çıkarmak için kırk takla atmasını bilmezler. Hele maçın olası iki ayrı sonucu için iki metin hazırlama maharetleri hiç yoktur. Hep onlar ölürler ama başkasının borusu sürekli öter. Onların arzusu asla yerine gelmez. Çanakkale’de de böyle idi, Kurtuluş Mücadelesi’nde de böyle… Şimdi de böyle… Onlar kurtarır ama başkası kurar düzeni. Ve kurulan düzen hep onları yemiştir. Uğruna öldükleri değerleri, zaferlerinden sonra hep çiğnenmiştir. Yani masaya oturmayı hiç bilmezler. Ve hep orda kaybederler.
Sarık ve peçe uğruna ölürler. Kazanırlar. Ama masada kaybederler. Sarık ve peçeleriyle asılırlar. Darbeyi savururlar. Kazanırlar. Birkaç baş okşanır. Ama Şamanist ve Ateistlerin tokuşan bardak sesleri kulakları çınlatır ve zafer onlara yazılır. Sakıncalı piyade olmak kaderlerinin değişmez bir parçasıdır bunların.
Bunlar 15 Temmuz gecesi hiç hesap kitap yapmadan sonucuna da razı olarak eşleriyle vedalaşıp çıktılar. Hatta kimi eşi ve çocuğuyla çıktı. Yığınlar işte! Dedik ya; hesap kitap bilmezler. Maçın tek sonucu vardır onlar için; Ya zafer ya şahadet.
Bunlar liderlerin sırtındaki akrebi elleriyle almaya kalkışan ya da bastıkları üstü çimle örtülü batağı koşarak ve ayaklarından tutmaya çalışarak mani olmaya çalışırlar. Tabi ne arkadaki akrep ne de çimlerin altındaki batak görüldüğünden bunlar çoğu kez “akrep” ve “batak” şüphelisi muamelesi görürler.
“Bu Allah’tan reva mı?” demeyin. Zira bunlar bunu hep hak ediyor. Yarın yine savaş, kalkışma olsa, düşman yine Çanakkale’ye veya Diyarbekir’e dayansa ya da hainin tankı Boğazı tutsa, yine en önde bu saflar saf saf yer tutacaklar emin olunuz. Ölmekten ve Hak Bayrağı’nı yerden kaldırmakta asla tereddüt etmezler. Ya da kalkışma başarıya ulaşsa imha edilecekler listesinde hep bunlar yer alır yine emin olunuz. Mala ve makama oturanlar çok zekidirler. Manevra kabiliyetleri çok güçlüdür. Bir hamle ile saf değiştirecek kadar hızlılar. O nedenle onlara bir şey olmaz.
Ama yine emin olunuz ki maalesef ben de bu saflardanım ve Allah korusun bir daha kalkışma olsa yine tereddüt etmeden çıkacağım. Eminim siz de öyle…