• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
SON DAKİKA

Avrupa`da yükselen faşizm ve beraberinde getirdiği İslam ve yabancı düşmanlığı en çok konuşulan ve tartışılan konular arasındadır. Avrupa`ya giden Türk bakanların engellenmesi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan`a Hollanda`da yapılan çirkin muamele, bu durumun Avrupalılarca kınanmaması, aksine sahiplenilmesi ve desteklenmesi,  Avrupa`nın içerisinde bulunduğu histerik durumu göstermeye yeter. Son Hollanda seçimlerinde görüldü ki hükümetteki liberal parti, oyları alabilmek için faşist partiden daha fazla radikalleşti ve onunla yarışır duruma geldi.  Bu durum, faşistliğin sadece hükümetler nezdinde kalmadığını, aynı zamanda halk tabanından gelen dalgayı göstermektedir.

Karşılıklı restleşmelerle devam eden gerginlik neler getirecek neler götürecek? Avrupa, demokrasi putunu yiyecek mi, yoksa olanlar geçici bir durum mu? Avrupa`daki milyonlarca Müslümanın durumu, bunların sınır dışı edilmeleri akla gelen ihtimaller…

Avrupa kıtasının toplam nüfusu 743 milyon, Avrupa Birliği`nin nüfusu 500 milyon,  şehir ve ülkelerde oranlar değişiklik gösterse de Avrupa`daki toplam Müslüman nüfusu ise 45 milyon. Bu nüfusun içerisinde İslam`ı kabul etmiş Avrupalılar olduğu gibi İngiltere Lordlar kamerasında temsilci, belediye başkanları, işadamları, akademisyenler dâhil, toplumun her kademesinde yer alan Müslümanlar mevcut.

Avrupa`nın tüm Müslümanları sınır dışı etmeleri ihtimali çok zayıf. Olsa olsa oturum izni almış, mülteci statüsünde olanların bir kısmını sınır dışı eder yoksa 45 milyonu sınır dışı etmeleri ekonomik, siyasi ve  işgücü bakımından onlar için felaket olur.

Avrupa`nın faşistleşmesi İslam`a ve Müslümanlara karşı gibi gözüküyor olsa da esas sıkıntı kendi aralarında olacaktır. Avrupa tarihi bir barbarlık tarihidir, ölüm, yıkım ve katliamlar tarihidir. Bunu söylerken tarafgirlikle ya da duygusallıkla söylemiyoruz. Avrupa`nın ortaçağına girmeden, Sanayi devrimi ve Rönesans sonrası sözde muasır medeniyetine ulaştığı son yüzyıllık tarihlerine bakalım.

Birinci Dünya Savaşı`nda yaklaşık 13 ila 15 milyon,

1918-1922 Rus iç savaşında 12,5 milyon,

1909-1916 Meksika iç savaşında 1 milyon,

1936-1939 yılları arasındaki İspanya iç savaşında 600 bin,

İkinci Dünya Savaşı, 65-75 milyon, Hiroşima ve Nagazaki`ye atılan iki atom bombasında 300 bin insan bir anda buhar oldu. Stalin, savaş sırasında 130 bin askerini geri çekildikleri ya da savaşmadıkları gerekçesiyle öldürtmüştür.

1950-53 Kore Savaşı, 3 milyon

20 yüzyılda Batılıların kendi aralarında ve müsebbip oldukları savaş ve çatışmalarda yaklaşık 136,5 milyon ila 148 milyon arasında insan ölmüştür. Bu rakam 19 yy. başlarındaki dünya nüfusunun yüzde 10`una tekabül etmektedir.

Savaşlarda sadece ölümler yaşanmadı. Ölen insan sayısının çok üstünde yaralı, sakat, yetim, dul, yıkılmış, viraneye dönmüş şehirler, ekonomik bakımdan iflas etmiş ülkeler bıraktı. Birçok Avrupa başkentlerinde kadınlar meydanlara çıkarak kilisenin çok eşli evliliğe izin vermesi için yürüyüşler, protestolar gerçekleştirdi. Avrupa fabrikaları işgücü bulamayınca Türkiye gibi Müslüman ülkelerden işçi transfer etti.  

Bu savaşlar Avrupa`yı kırdı geçirdi. Gelecek için derin endişelere sevk etti. Bir araya gelerek çözümler ürettiler ve Avrupa Birliği`nin temeli atıldı. Faşist ve milliyetçiliğe, bölücülüğe savaş açtılar. Sorun ve problemlerini savaşa başvurmadan halletme yolunu tercih ettiler. Böylece yaralarını sardılar, şehirlerini imar ettiler, birliklerinden istifade ettiler. Ama ne yazık ki bu ilkeleri sadece kendi aralarında uyguladılar. Müslümanları ve kendilerinden olmayanları kapsam dışında bıraktılar.

Avrupalı, bugün tekrar genlerindeki faşistliğe dönecekse tüm Avrupa`yı saracak yeni bir savaşı ve sonuçlarını da göze almalıdır…