• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

Son günlerde Türk-Alman ilişkileri karşılıklı açıklamalarla tarihinin en gergin günlerini yaşamaktadır. Türkiye ve Almanya ilişkileri çok eskilere dayanır. Rusya ile sürdürülen ilişkiler 1871 yılında Alman birliğinin kurulmasıyla Almanya üzerinden devam etmiştir. Karşılıklı menfaat ve çıkara dayalı bu ilişkiler sonucunda özellikle İttihat ve Terakki`de bir Alman hayranlığı başlamış, bu hayranlık; Osmanlıyı tarih sahnesinden silecek olan 1. Cihan Harbinde Almanların yanında savaşmaya kadar vardırmıştır.

Yenilgiyle biten bu ittifaktan sonra çok sıcak ilişkiler kurulamamış, 1930 yılında Ticaret Anlaşması imzalanmış, 1960'da imzalanan İşgücü Anlaşması`yla çok sayıda Türkiyeli çalışmak amacıyla Almanya'ya yerleşmiştir. Oraya giden Türkiyeliler davul zurnalarla karşılanmış, kültürel, ekonomik, siyasi ilişkiler gelişmiş, Almanlardan alınan gelinlerle çok sayıda akrabalıklar meydana gelmiştir.

Türkiye`nin siyasetinde, ordusunda, ekonomisinde sürekli bir Alman hayranlığı belirmiş, buna paralel bir şekilde güçlü bir Alman lobisi de Türkiye`yi her daim yönlendirmiştir. Türkiye`nin son yıllarda yakalamış olduğu trendle birlikte Almanya artık Türkiye`yi istediği gibi yönlendirememekte, bazı alanlarda kendine rakip olarak görmektedir. Bunun birçok sebebi mevcuttur.

- İnşaatı tamamlanacak olan İstanbul Üçüncü havalimanı, salt bir havaalanı olarak görülmemeli, Avrupa yolcu aktarım merkezi olan Frankfurt Havaalanını merkez olmaktan çıkaracaktır.

-1960`larda Almanya`ya giden okuma-yazma, dil bilmeyen Türkiyeli işçilerin çocukları okudu, meslek, kariyer ve iş sahibi oldular.  Alman kültürüne entegre olması beklenen 3 milyonluk Türk nüfus, entegre olma yerine kendine has alanlar oluşturarak varlığını sürdürmeye devam etmektedir.

-60 bine yakın Türkiyeli işveren, 320 bin Almana patronluk yapmaktadır. Bu şirketlerin toplam cirosu 70 milyar Euro`dur.

-1960`da Alman üniversitelerinde 1500 Türkiyeli öğrenci okurken günümüzde bu sayı 36 bine ulaşmış durumda. Çoğunluğu hukuk, mühendislik ve Tıp fakültelerini tercih etmektedir. Bu da toplumda etkin ve yetkin olmanın yollarını açmaktadır.

Ülkede Müslüman nüfus hızla artarken Alman nüfusu gittikçe azalmaktadır. Bu tablo Almanları gelecek için endişelere sevk etmektedir. Yaptığı karşı ataklarla kendince bunu dengelemeye çalışmaktadır. Bunun için;

- Türkiye`nin AB`ne üyeliğine karşı çıkmakta, üyelik yerine imtiyazlı ortaklığı önermektedir.

-Focus dergisinin Ağustos 2014`te yayınladığı habere göre, Alman istihbarat örgütü BND 1976`da dönemin başbakanı Schmidt`in izniyle Türk yetkilileri dinlemeye başladı. Bu haber yetkililerce hiçbir şekilde yalanlanmadı, sadece geçiştirme cevaplar verildi.

-Yıllardır PKK ve sol örgütlere, en son FETÖ`den kaçan savcı ve hâkimlere kucak açmakta, her türlü faaliyetlerine göz yummakta, yerine göre kollamaktadır.

-2004-2011 yılları arasında sekiz Türk`ü Almanya`da öldüren Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) adlı örgüt hakkında açılan davalarda halen bir sonuca ulaşılabilmiş değil.

-Suriye`de PYD saflarında Alman ajanların savaşması ve Kevin Joachim adında bir Alman istihbarat elemanının öldürülmesi. Alman devletinin PYD`ye gelişmiş silahlar vermesi.

-Topraklarında açıkça Türkiye düşmanlığı yapılırken ses çıkarmayan Alman istihbaratının bazı Türkiyelileri MİT elamanı diye tutuklaması, IŞİD`e destek veriyor diye bazı camilerin basılması, imamların gözaltına alınması.

-İfade ve düşünce özgürlüğü adı altında her türlü örgüte göz yuman Almanya, Türk bakanların toplantılarına ve mitinglerine ise izin vermemekte. Yasal olan toplantı ve etkinlikleri dahi illegal yollar dâhil her türlü girişimle engellemeye çalışmaktadır.  Bunun izah edilebilir bir yanı yoktur.

Almanya`nın, sadece Türkiye ile değil, tüm halklarla karşılıklı menfaat ve saygı çerçevesinde ilişki kurması hem kendisine hem de halklara fayda getirecektir. Ama emperyalist ve Nazi zihniyetiyle hareket ettiği müddetçe en başta kendisinin zarar göreceğini anlamalıdır.