Üniversitelerimizin Hal-i Pür Melali
Aksa Tufanı 8. ayını geride bıraktı.
Bununla birlikte Siyonistlerin Gazze’de Filistinlilere yönelik katliamı da devam ediyor.
Dünya genelinde tepkiler de büyürken belki de bu tepkinin en yoğun ve önemli olan kısmı üniversitelerden geldi.
ABD ve Avrupa’nın birçok seçkin üniversitesinde öğrenciler hocalarıyla Siyonistlerin yaptığı katliamı lanetleyerek Filistin halkı ile dayanışma içerisinde oldular. Oturma eylemleri ve farklı etkinliklerle dünya gündemine girdiler.
Bu beklenmeyen olay karşısında hükümetler, polisi kampüslere sokarak, hocalara ve öğrencilere şiddet uyguladılar, coplayarak, ters kelepçelerle gözaltına aldırttılar.
Kimi hoca görevinden atıldı, kimi öğrencilerin kaydı silindi, gelecekleri karartılmaya çalışıldı. Ama bütün bunlara rağmen üniversitelerdeki eylemler artmaya ve büyümeye devam etti.
Maalesef bu eylemler Türkiye’mizde istenen etkiyi göstermedi. Bazı üniversitelerin hakkını yememek lazım. Zaman zaman harekete geçtiler ama ABD ve Avrupa’daki okullarla kıyaslandığında çok cılız ve yetersiz kaldı.
Üniversitelerimiz Gazze ve dünya genelindeki zulüm ve sömürüye neden bu kadar sessiz ve ilgisiz, elbette araştırılması üzerinde durulması gereken bir konudur.
Üniversiteler bilim yuvasıdır, siyaset girmemeli, öğrenci ve hocaları bilime ve akademik çalışmalara yoğunlaşmalı diyenler de olacaktır. Bir yere kadar bu görüş haklı da olabilir. Ama maalesef akademik çalışmalarda da üniversitelerimiz sınıfta kalıyorlar.
Dünyadaki üniversiteleri akademik çalışmaları baz alarak derecelendiren farklı araştırma merkezleri bulunmaktadır. Bunlar her sene bu derecelendirmeyi yaparak kamuoyuna açıklarlar.
2022-2023 eğitim öğretim yılı verilerine göre Türkiye’de 129’u devlet, 79’u özel toplam 208 üniversite bulunmakta. Bu okullarda 6.950.142 öğrenci, 184.566 öğretim elemanı bulunuyor. Bunlardan 34.280’i profesör, 22.462’si doçent, 44.216’sı doktor öğretim üyesi, 37.039’u öğretim görevlisi ve 46.569'u araştırma görevlisi olarak görev yapıyor.
Üniversite okuyan toplam öğrenci sayımız Bulgaristan, Danimarka, Norveç, Finlandiya, İrlanda gibi ülkelerin nüfusundan daha fazla…
129 üniversitenin toplam bütçesi 2024 verilerine göre 341 Milyar TL.. Kaba hesapla 10 milyar dolardan daha fazla…
Elbette bu bütçe ideal olan değil ama Türkiye bütçesi ve şartları göz önüne alındığında fena bir rakam değildir.
Bu kadar öğrenci, öğretim görevlisi ve imkâna rağmen okullarımız dünyadaki sıralamalarda bırakın ilk on’a girmeyi; ilk yüze, ilk iki yüze dahi giremiyor. En başarılı okullarımız ancak ilk 300’e girebiliyor. O da bir, iki tane.
Londra merkezli yükseköğretim derecelendirme kuruluşu Quacquarelli Symonds, (QS) uluslararası yayın sayısı, akademik itibar, atıf sayısı, uluslararası araştırma ağı, sürdürülebilirlik, uluslararası akademisyen sayısı gibi birçok alanda 105 kriterde dünyanın en iyi 1502 üniversitesini her yıl sıralamakta…
Okul bazında Amerika’daki MIT bu yıl da 100 tam puanla tüm dallarda 13. kez üst üste birinci, İmperial Kolej Londra ikinci, Oxford Üniversitesi üçüncü, Harvard dördüncü olurken, Cambridge Üniversitesi 5. sırada yer aldı.
1502 sıralamasına en fazla üniversitesi olan ülke sıralamasında ise ABD 197 üniversite ile birinci, İngiltere 90 üniversitesiyle ikinci, Çin ise 71 üniversiteyle üçüncü oldu.
Gelelim Türkiye’ye…
İlk bine ancak 10 tane üniversitemiz girebildi. En üst sıralamadaki okulumuz ODTÜ, o da 285. oldu. İTÜ, 326. Koç, 401. Boğaziçi, 418. Bilkent, 477, Sabancı, 516. İstanbul Üniversitesi. 621. Hacettepe, 641. Ankara Üniversitesi. Yıldız Teknik ise 801. oldu.
Sanırım bu tabloyu; hükümet, devlet, YÖK ve bütün bir halk olarak iyi değerlendirmeli ve analiz etmeliyiz. Yoksa hal-i pür melalimiz öyle devam edecektir.