• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Pakistan İslam Cumhuriyeti, 212,2 milyonu aşan nüfusuyla dünyanın en kalabalık beşinci ülkesi ve Müslümanların en fazla bulunduğu ikinci büyük ülkedir.  Dünyada İslam Hukukunu esas alan yani Şeriatla idare edilen altı ülkeden biridir. 881,913²'lik yüzölçümü ile de coğrafi büyüklük olarak 33. sıradadır.

Bir orta güç ülkesi olan Pakistan, nükleer silaha sahip olan tek İslam ülkesi ve dünyanın altıncı büyük ordusuna sahiptir. Aynı zamanda dünyada yükselen ekonomiler arasında gösterilmektedir.

Pakistan, BM, Şanghay İşbirliği Örgütü, İİT, İngiliz Milletler Topluluğu, Güney Asya Bölgesel İşbirliği Teşkilatı ve Teröre Karşı İslam İttifakı'nın üyesidir.

Geçen hafta Pakistan Başbakanı, İmran Han, Müslümanların içerisinde bulunduğu durumu anlatan bir konuşma yaptı. Konuşma Müslümanlardan ve vicdan ehli bütün insanlardan takdir aldı.

İmran Han, özetle şunları ifade etti.

Müslümanlar teröristlerle eşleştirilmekte ve Müslümanlar bu imaja karşı koyamamakta.

İslami değerler hiç olmadığı kadar tehlike altında, sosyal medya üzerinden gelen pornografi tehlikesine işaret ederek, nesillerin korunması için neler yapılabileceğine dair kafa yorulması gerekir.

Filistin ve Keşmir meselelerinde İslam dünyası başarısız kaldı. 1,5 milyarız ancak açık adaletsizliğe karşı sesimizi yükseltemiyoruz.

Afganistan, şu an yaptırımlar ve tanınmama tehlikesi ile karşı karşıyadır. İstikrarlı bir Afganistan, uluslararası terörü durdurmak için tek yoldur.

İslam ümmeti ne sayı olarak ne maddi imkân ve olanak olarak ne de fikren zayıf değil. Tam aksine ümmet, mustazaflaştırılmış yani zayıf bırakılmıştır. Dünyanın toplam nüfusunun yüzde 25’i yanı 1.8 milyarı Müslümandır. Genç nüfusu bile Avrupa’nın toplam nüfusundan daha fazladır. İrili ufaklı 53 tane İslam ülkesi var. Hindistan dahil her ülkede Müslümanlar var. Ki Hindistan’da 138 milyon Müslüman yaşamaktadır.

Yeraltı ve yerüstü kaynakları açısından dünyanın en zengin ve bereketli topraklarına sahipler. Dünyada yaşanabilir topraklar, Müslümanların toprakları, kara, hava ve deniz yollarının önemli bir kısmı Müslümanların elinde.

Atom bombası dahil ellerinde her türlü silah ve kendi silahlarını yapabilecek kadro ve donanıma sahipler.

Ellerinde Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim, Peygamberimiz (AS) Hz. Muhammedin Siyeri, çok zengin bir kültür külliyatı ve büyük bir tarihi tecrübeye sahipler.

Bütün bu avantajlara rağmen bu devasa güç, düşmanlarına karşı koyamamakta, maddi ve manevi atılımlar yapamamakta. İstikrar ve barışın hakim sürdüğü topraklar olması gerekirken dünyadaki savaş ve çatışmalarını yüzde 60’ı bu coğrafyada cereyan etmekte.

3-5 milyonluk Siyonist Yahudi, Müslümanların kutsalı olan Kudüs’ü işgal etmekte, her tarafta Müslüman kanını akıtmaktadır.

Kendi kanlarıyla ve canlarıyla işgalci Amerika’yı topraklarından kovan Afgan kardeşlerinin kurmuş olduğu devleti tanımamakta, burnu yere sürtülen Amerika’dan icazet beklemekteler.

Bu durum işin doğasına aykırıdır.

Bu böyle olmamalı ve böyle de devam edemez.

İmran Han, yeni Afganistan yönetiminin tanınmamasından rahatsız ama kendisi de resmen tanımamış. Halbuki güçlü ve istikrara kavuşmuş bir Afganistan, Hindistan ve Rusya tarafından kendisine karşı gelebilecek tehdit ve saldırılara bir kalkan ve güvence; Afganlı muhacirlerin ülkelerine dönmeleri mali açıdan kendisini rahatlatacaktır.  

İşgalci Amerika, Usame b. Ladini Pakistan’da şehit etti. Ne olursa olsun Pakistan yönetimi buna izin vermemeliydi. Ama ‘ulusal ve milli menfaatler’ basit ve süfli çıkarlar ümmetin menfaat ve maslahatlarının önüne geçince parçalanma, bölünme, ihtilaf ve çatışmalar devreye girmektedir. Bu devasa güç, birlik olmayınca devasalığı, heybet ve izzeti kalmıyor. Herkes kendince gemisini kurtaran kaptanı oynayınca gemisini de kurtaramıyor. Halbuki hepimiz aynı gemideyiz. Gemi batınca içindekilerden hiçbiri kurtulamaz. Kendisini kurtarması için geminin kurtulması lazım.

Ümmetin uyanmasının ve dirilmesinin yolu, birlik ve beraberlikten geçer. Bu da herkesin kişisel ve devletsel çıkarını bir kenara bırakarak ümmetin maslahatını gözetmesinden geçer. Zaten ümmet kazanırsa herkes bunun bereket ve semeresini görecektir.