• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Sudan, sudan bahanelerle askeri darbelerin yapıldığı bir ülke. Öyle ki İngilizlerden bağımsızlığını kazandığı 1956 yılından beri ondan fazla askeri darbe yapıldı. En son darbe de 5 gün önce gerçekleşti.

Sudan’ın bu halde olması, halkın kedini idare edememesi, yöneticilerin eksiklik, noksanlık ve basiretsizliğiyle birlikte esas neden; dış güçlerin sürekli müdahil olmalarıdır.

Ülkeye son 30 yılına damgasını vuran Ömer el Beşir 1989 yılında bir askeri darbeyle iktidara geldi. Ömer Beşir ile zaman zaman kavga etse de Hasan Turabi, kurulan yönetimi destekledi.

Batı dünyası, bunu kabullenmeyerek ülkeye ağır ekonomik ve siyasi ambargolar uyguladı. 2009’da Ömer El Beşir hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesince yakalama kararı çıkartıldı.

Başkent Hartum’daki ülkenin en büyük ilaç fabrikası Eş Şifa, Usame Bin Ladin’e kimyasal silah üretiyor yalanıyla 1998’de ABD’nin hava saldırısıyla yerle bir edildi. Daha sonra yapılan incelemeler ve ABD’li yetkililerin açıklamalarıyla böyle bir durumun olmadığı tespit edildi. Amerika’nın yaptığı yanına kar kaldı.

2003 yılında ülkenin ikiye bölünmesiyle sonuçlanan Darfur İç Savaşı çıkartıldı. Savaş yıkıcı ve uzun yıllar devam etti. Ekonomi felç oldu. Güney Sudan, 2011 yılında bağımsızlığını ilan etti.

Ekonomik sıkıntılar ve Beşir’in diktatörlüğü bahane edilerek ülke genelinde büyük gösteriler yapıldı. Ayaklanmaları tek merkezden idare etmek için Özgürlük ve Değişim Güçleri (ÖDG) kuruldu. Ülkeyi bu durumdan kurtarmak adına askeri darbe yapıldı ve Ömer el Beşir, cezaevine atıldı.

ÖDG ile askeri kanat masaya oturdu. 39 aylık Geçiş Süreci ve nasıl işleyeceği üzerine anlaştılar.

-Bu süreçte devletin en üst kademesinde 5’i asker, 5’i ÖDG üyesi, 1’i de ittifakla sivillerden olmak üzere 11 kişi olacak

-Başkan, sürecin ilk 21 ayında askerlerden, sonraki 18 ayında sivillerden olacaktı. Başkanlığa General Abdülfettah Burhan getirildi.

-300 kişilik parlamentonun %67’si ÖDG, kalanı da El Beşir yönetimiyle ilişkisi olmayan partilerden seçilecek.

-Kurulacak hükümetin başına da Komünist partiden Abdullah Hamduk getirildi...

Geçen süreç içesinde enflasyon, işsizlik ve halkın sorunları artarak devam etti.  Siyonist israille ilişkiler kuruldu. İslami kanun ve yasaların yerine seküler kanunlar getirildi. Bu zelil durum, halktan ve ordu içerisinde büyük tepki aldı.  

Süreçten ülkeyi yöneten asker ve sivil kanat da memnun değildi. Ne askerin ÖDG’ye ne ÖDG’nin askere güveni ve iktidarlarını paylaşmaya niyetleri vardı.

ÖDG, artık iktidarın kendilerine devredilmesi gerektiğini dillendiriyor ve askeri,  sokak gösterileriyle tehdit ediyordu.

21 Ekim Perşembe günü ülkede büyük gösteriler yapıldı. Polisin göstericilere sert davrandığı, yaralanan ve ölenler olduğu haberleri basında çıktı.

26 Ekim’de Başbakan Hamdukla birlikte bazı bakan ve valilerin gözaltına alınmalarıyla sonuçlanan yeni bir askeri darbe gerçekleşti. Böylece Sudan darbe tarihine bir darbe daha eklendi. Çağrılara rağmen darbeye karşı gösteriler çok cılız kaldı. ABD ve Batı dünyası bu darbeye karşı çıkarak gözaltına alınanların derhal serbest bırakılması için çağrılar yaptı. 

Sudan’da sular durulmayacak gibi… Dış güçler, yönetimde söz sahibi olmak, ülkeyi kendi hegemonyalarına almak için kendilerine bağlı içerdeki güçlerle işbirliğine devam edecekler…

Kurulacak yönetim ister asker, ister sivil, isterse koalisyon şeklinde olsun; öncelikle yönetim yerli olmalı, istikrar ve huzuru sağlamalı, hak ve adalet üzere hareket ederek Sudan halkını her açıdan temsil etmelidir. Halkın sorun ve problemlerini çözmeye odaklanmalıdır.  Emperyalistlerin ve siyonist israilin hegemonya ve vesayetine karşı durmalıdır.