Zalim-Mazlum!
Mazlum; zulme uğramış, güçsüz diye tarif edilir.
Oysa güçsüz değil, güçsüz bırakılmış daha doğru bir ifadedir.
Güçlüydü ama zalim değildi.
Güçlüydü ama adil/adaletli olmaya çalışırdı.
Güçlüydü, insanları sever, merhameti ve şefkatiyle gönüllerde büyürdü.
Amerika’yı keşfeder ama Kızılderilileri ortadan kaldırmazdı.
Avustralya’nın Aborjinlerini soykırıma uğratmazdı.
Filistin’de bir canavar olup her gün çocuk ve kadınları öldürmezdi.
Hele Halepçe’de “elma kokulu ölümler” yaşatmazdı ölümcül gazlarla.
Mazlum, bu vasıflara sahipken elinden alındı tüm özellikler, tüm güzellikler, tüm güçler.
Kalakaldı ortada; gelenin hor gördüğü, gidenin küçümsediği, kimi yerde muhacir kimi yerde denizde boğulmuş isimsiz biri.
Uğradığı zulüm yetmezmiş gibi her kötülüğün nedeni olarak bilindi, her kötülüğün kaynağı.
Zamanla zalim, mazlum; mazlum, zalim olarak görüldü.
Halbuki yeryüzünde güçsüz bırakılanlara/mazlumlara lütfetmek, onları yeryüzünün önderleri ve mirasçıları yapmak istiyor Yüce Allah.
Despot ve gasıpları, zulmeden zalimleri ve bozguncuları değil; bizzat mazlumları…
Zira yönetim zulümle değil, merhamet ve adaletle yani mazlumlarda olan özelliklerle ayakta kalır.
Bu sebepledir sevilmezler mazlumlar; dışlanır, suçlanır, toplum nazarında varlıkları için tehlikeli görülürler.
Bu gözle bakanlar, işin sırrını çözmüşler; anlamışlar hakikati de bu yüzden düşman oluvermişler mazlumlara, bu yüzden dışlayıp ötekileştirmişler.
Halepçe mazlumlarının sesi duyuldu mu sahiden?
Sağ kalanlar bir dernek kursa da ne uluslararası bir mahkeme ne de bir hukuk kabullendi olayı.
Çünkü o mazlumların ölümünde ellerine sinen kirler, kalplerinde gizledikleri günahlar, örtmek istedikleri suçlar onlarındı.
Artık afili kutlamalara katılmıyorlar.
Siyasilerin sadece 16 Mart günü anmalarına da gelmiyorlar.
Mazlumiyetlerinin bir çeşit tepkisidir bu.
Zalimler ise bu işe bigâne, kayıtsız ve umarsız.
Onlardı bu işin perde arkasında Kızılderilileri, Aborjinleri, Afrikalıları, İnka ve Aztek medeniyetlerini direk veya dolaylı yok eden.
Onlardı İslam medeniyetini sömürüp fakirleştiren.
Onlardı semirdikçe semiren.
“Bir Amerikalı çocuğun yaşaması için yedi Afrikalının ölmesi gerekiyor” derdi Malcom X.
Mazlumun kanı yetmedi canı, yetmedi fikriyatı, yetmedi dini, yetmedi örf adeti elinden alındı, gaspedildi.
Mazlum, en büyük düşman bellendi.
Zalim zulmüne devam ederken tahtına göz koyan mazlumu, yeryüzüne önder ve varis kılacak olanın müjdesi parlıyor yeryüzü semasında.
Zalimlerin yaptıklarından Allah’ı habersiz sanma.
Gün gelir mazlumların onuru, zalimlerin kibrini alaşağı eder.
İnanıyoruz…