• DOLAR 32.518
  • EURO 34.825
  • ALTIN 2425.904
  • ...

 Önümüzdeki pazar, Ramazan ayının ikinci günü olacak. Tekrar manevi bir ortamın atlas iklimine girecek, kim bilir nice güzellikler yaşayacağız. Gündüzleri oruç, geceleri teravih, iftar heyecanı, sahur telaşı ve hatimler…

Kültürümüzde hatim indirmenin dayanağı elbette Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam’ın son yılında Hz. Cebrail aleyhisselam ile beraber Kur’an-ı Kerim’i iki defa okuması, Kur’an’ın bu ayda inmesi, bu ayın Kur’an ayı diye bilinmesi gibi köklü uygulama ve tespitlere dayanmasından dolayıdır.

Hatim indirenlerin yer ve zamanı farklı olarak birtakım değişik uygulamalara gitmesi, dikkat çekicidir. Kimi yerlerde Ramazan’dan bir hafta önce hatim okuma uygulaması bulunmaktadır. Gerekçesi dini olmaktan çok, son hafta rahat olmak ve bayram için hazırlanmaktır. Kimi beldelerde de hatim, kadir gecesiyle son bulur. Gerekçesi özellikle kadınların bayram temizliğine zaman ayırmalarına dayanmaktadır. Kimi şehirlerde ise bir gün önce hatime başlamak gibi uygulamalar vardır. Az da olsa hatimle teravih kıldırmak ise en güzel uygulamadır.

Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Lakin bunların hiçbiri İslamî bir uygulama değilken zamanla bu yanlış yönlendirmeler, adetleşir ve hatta sahip çıkılır. Dolayısıyla bu uygulamaları adetleştirmemek en güzelidir. Günü gününe Ramazan’ı yaşamak, lezzetini almak…

Kur’an ayının her gününde kılınan namazın, okunan Kur’an’ın, tutulan orucun, yapılan amelin sevabı diğer aylara göre düşünemeyeceğimiz kadar çoktur. Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam bir hadis-i şerifinde "Aziz ve yüce olan Allah ademoğlunun bir iyiliğine on mislinden yedi yüz misline kadar karşılık verir, ancak oruç hariç.” diye buyururken Yüce Allah da bir hadis-i kutsi de “Oruç benim içindir, onun mükafatını Ben veririm." diye bu gerçeğe işaret etmiştir.

Bu nedenle Ramazan ayından bir hafta veya bir gün önce başlamanın o kadar gün manen zararda olmakla eşdeğer olduğunu bilmek gerek. Aynı şekilde Kadir gecesinde Kur’an okumayı bitirip terk etmek de aynı zarardandır. Ramazan ayının fazileti ve bereketi sayısal veriler veya değerlerle ölçülemez.

Düşünün ki her yapılanın bir karşılığının olduğu bir işte cömertliğiyle meşhur işin sahibi, bir uygulamayı diğerlerinden ayırmış ve ‘bunun ödülünü ben üstleniyorum’ diye söz vermiştir. Alalede veya basit bir ödül vereceğini düşünemeyiz elbette.

Ebu Umame (radiyallahu anh) der ki: “Resulullah (aleyhisselatu vesselam)’a:

-Ya Resulellah! Bana bir amel göster, onunla cennete gireyim, dedim.

-Oruç tut, çünkü orucun benzeri yoktur, buyurdu.

Cennetin birçok kapısı vardır. Namaz kapısı, cihad kapısı, sadaka kapısı, Reyyan kapısı gibi. Bu ay, tüm kapılardan aynı anda girebileceğimiz fazilette olduğuna göre tüm amellerimiz için kendimizi geliştirmeli ve donatmalıyız.

Özellikle Kur’an’ı kısıtlamak ve ondan kendimizi mahrum etmek doğru olmadığı gibi bu aya da sığdırıp hayatımızdan uzak tutmak hiç doğru değil. Kur’an bizim günlük azığımız gibidir. Her gün bir sayfa bile olsa onu okuyarak güne başlamak, manen şarj olmak demektir. Bunun hiçbir şekilde hiçbir bahanesi olmamalıdır.

Evde, işte ve her nerede olursak olalım. Kur’an’a ulaşamıyorsak elimizdeki telefonlardan ulaşmalı ve okumalıyız. Azıksız güne başlayan o gün aç kalır. Bereket ayından yararlanmayan ise yıl boyu aç kalır.

Her zaman ve mekânda hususen bu ayda bu berekete ulaşmak dileğiyle…