TRUMP’IN ÇIKIŞLARI
Dünya, siyasi ve ekonomik stratejiler üzerine kurulu düzenlerle dönüyor. Çıkar olgusu adalet olgusunun önüne geçince hedefe varmayı mübah kılan yollar kaçınılmaz olarak algılanıyor.
Trump’tan bu meyanda adalet beklemek muhal. Beklenebilecek tek şey çıkar ilişkisinin de ötesi… Yani ‘benim büyüklüğümü kabul edeceksiniz. Ben sizleri tehdit edebilirim. Siz bunu yapamazsınız. Yoksa ezerim.’ politikasının adı Trump politikasıdır.
İran’ı tehdit edip tehdit edilmeyi kabul etmemesi, Huawei’yi Google ile terbiye etmeye kalkıştığında ABD şirketlerinin göreceği mali kayba karşılık 90 günlük süre tanıması, ya bendensin ya karşıdan politikası gütmesi gibi ani ve çok sert kararlar alıp selefleri gibi bir politika takip etmemesi olağan siyaseti hep şaşırtıyor. Öyleki ne siyasiler ne de ekonomistler Trump’ın atacağı adımları artık tahmin edemedikleri için en kötüsüne her zaman kendilerini hazırlıyorlar. Analistler ve yorumcular da buna paralel düşünce içinde olduklarından farklı yaklaşımlar ötesi değerlendirmelerde bulunuyorlar.
Bu gelişmelerin piyasalara yansıyan olumlu yönünü de inkâr etmemek gerek. Ekonomik piyasalar dünyanın siyasi gelişmelerinden vareste olmadığı için gerek borsa gerek döviz gerekse altın; artık deneyeceği bir band tahminini yürütmüyor. Dünya siyaseti Trump’ın anlık çıkışları etkisinden uzaklaşmaya başladı. Onun çılgın çıkışları bu değerlendirme çerçevesinde artık kimseyi korkutmuyor. Ekonomi buna bağışıklık kazandı. Siyaset buna alıştı.
Son dönemde Türkiye borsası, ekonomisi ve döviz kurları olağanüstü dış siyasetten yani Trump’ın çıkışlarından etkilenmediği için durağan gelişme moduna girmiş bulunuyor. Öyle görünüyor ki Trump’ın siyaseti ile uluslararası siyaset birbirine alışmaya başlamış. Normal siyaset kurallarına göre davransaydı belki halefleri gibi bir izlenim vererek bekleneni yansıtmış olurdu. Farklılığıyla kendini hep konuşturan, uydu ülkeleriyle yönlendirici bir politika güden Trump, ekonominin ve uluslararası siyasetin sinir uçlarını hep test etti. Neticede bu test dünya ülkelerine bağışıklık kazandırdığı için artık ne ekonomi ne uluslararası siyaset Trump’ın çıkışlarını ciddiye almıyor. Ne borsa yükselip düşüyor ne döviz kuru anormal göstergelere fırlıyor ne de ekonomiler çöküyor. Sanki “Delidir, ne yapsa yeridir” anlayışı herkes tarafından kabullenilmiş gibi.
Kuzey Kore veya İran’la savaşa girer gibi yapıp aslında istemiyorumcu geri adım atması siyasi olgunluk nişanesi değildir elbet. Hayata sosyolojik alt yapı açısından bakan bir algı içerisinde de değildir. Bakış açısı iş adamı çerçevesinde olunca ekonomi her şeyin önüne geçiyor. Düşünce şu: ABD bir şirket ve bu şirketi düze çıkarmak gerek.
Bunun için gümrük vergilerini artırmak, ülkeleri desteklenecek listelerden çıkarmak, tehditler yağdırmak veya spekülatörleri devreye sokmak gibi hamlelerle ekonomiyi ayakta tutmak öncelediği girişimlerdir. Fakat egemen kapital ekonominin unuttuğu şey, ruh’tur. Baskı, ilk fırsatta isyan görür. Ruhi bütünlük ise isyanı değil, bağlılığı doğurur.
Tüm bu yaklaşımların etkisinde Trump mı dünyaya alışıyor yoksa dünya mı Trump’a alışıyor diye gözlemlemeye devam edeceğiz.