• DOLAR 32.573
  • EURO 34.916
  • ALTIN 2425.742
  • ...

CHP’nin sembolik itirazı YSK tarafından red edilmesi beklenen bir durum olduğu için, hayal kırıklığı oluşturmadı. İtiraz dilekçesinin içini dolduracak delillerden mahrum bir yaklaşımın başka kaygıları vardı. Çünkü bu itiraz, milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de kapsayan bir içeriğe sahip olduğundan kabul edilmesi halinde kaosun ortaya çıkacağı aşikardı.

Hukuki olarak detaylarda boğulacak kadar ayrıntılara girmeyi bu saatten sonra konuşmanın bir anlamı da kalmadı. Zira herkes gerekçeli karara odaklanmış olduğu için karar çıktığında kamuoyu veya medya, bir müddet bunun üzerinde de polemikler yapacaktır. Bir faydası olacak mı? Elbette hayır! Neden? Çünkü YSK kendi içinde kapalı devre çalışan bir kurum olduğundan anayasa gereği kararları sorgulanamaz. Her ne kadar bu, yanlış yapmasını gerektirmese de yapılan yanlışların boyutu farklı neticeleri beraberinde getireceğinden geriye dönülemeyecek durumlar için kaos yaşatmaz. Red boyutunun bir gerekçesi de bu olabilir.

Her şeye rağmen gerek tam gerek nisbi kanunsuzluk, ne olursa olsun seçim sonucuna etki eden yani müessir fiiller olduğunu İstanbul için kabul eden Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesi için red eden YSK, kendisiyle çelişiyor görünse de gerekçeli karar yayınlanıncaya kadar medya ve hukukçular kendilerini zorlama tevil ve ihtimallerle helak edecek boyuta varacaklar. Hadi hayırlısı deyip 23 Haziran’a odaklanmak gerek.

*

Adaylar, sar baştan alıp yine meydanlara dönecek derken bakıyoruz ki strateji değişikliğine gidilmiş. Meydanlar terk edilmiş, salonlar ve birebir markaj söz konusu. 1 milyon 700 seçmenin sandığa gitmediği düşünülürse, partiler bu konuda isabet etmiş. Fakat tekrar ithamlar, hakaretler varlığını göstermeye başladı.

Kimi “çaldılar” derken kimi 3 çocuk sahibi olduğunu ve bu ithamın uygun düşmediğini söylüyor.

Kimi “mağdur” edebiyatı yaparken kimi “asıl mağdur benim” diyor.

Kimi ufak partilerin adaylarını perde arkasındaki görüşmeler sonucu geri çektiriyor kimi de kendine yakın partilerin oylarına bir şekilde göz dikmiş bekliyor.

Şeytan yine meydana inmiş bu Ramazan ayında diyesi geliyor insanın. Sahi o melun zincirliydi değil mi? O zaman insan elbisesi giydirilmiş şeytanlardır gördüklerimiz. Başka nasıl yorumlayabiliriz ki?

*

İstanbul’un alınması siyasi partiler için adeta bir gurur meselesi olmuşken AK Parti seçim sürecinde İstanbul’da belirleyici rolü olan Kürt seçmenleri küstürdüğünü kabul etmeli ve bu kaybı kazanca dönüştürecek aynı tonda bir girişimde bulunmalıdır.

Belki de seçimi kazanacağına olan inanç, özellikle Erdoğan’a bu cesareti veriyordu. Fakat anlaşıldı ki yanlış bir tavırdı. Bahçeli bunu söylemiş olsaydı ayıplanmazdı. Erdoğan’ın kastının niyetini aşması bu şekilde bir dönüşle sonuçlanacağı düşünülmemişti. Fakat Allah, insanın yanı sıra partileri de böyle terbiye eder.

Umarım AK parti bu seçmenin kırılmış olan gönlünü almayı dener. Yoksa… İstanbul elden gider. Bu da sonun başlangıcı olur.