• DOLAR 34.425
  • EURO 36.395
  • ALTIN 2837.117
  • ...
SON DAKİKA

Yazılarımı ve konuşmalarımı biraz sert bulanlar olsa da aslında yakından tanıyan kardeşlerimiz neşeli, esprili birisi olduğumu ve meşru ölçüler içerisinde gülmeyi, eğlenmeyi seven bir yapıya sahip olduğumu bilirler.

Bu anlamda yaklaşmakta olan Noel ve yılbaşına mümkün olduğu kadar fıkıh diliyle, sert fetvalarla değil, olaya daha değişik açılardan yaklaşmaya çalışıyorum. Hatta dini yönüne hiç temas etmek istemiyorum.

Noel ve yılbaşını bir tüketim çılgınlığı içinde eğlenceyle geçirmeye hazırlanan kitlelerle karşı karşıyayız.

         Gerçekten anlamakta güçlük çekiyoruz, ömürlerinden bir yıl eksildiği halde bu insanlar niçin sevinirler, niçin güler eğlenirler?

Ölüme bir yıl daha yaklaştık diye mi, ecelimiz bir yıl daha öne çekildi diye mi, niçin?

Sevinç ve eğlencelerine baktığınızda zannedersiniz ki, adamlar inim inim inledikleri bir zindandan kurtulmak için yıl boyu tırnaklarıyla tünel kazıyorlardı ve şu günlerde sonuna geldiler, tünelin ucunu buldular, ışığı gördüler ve delip dışarı çıkacaklar ve ondan dolayı sevinç çığlıklarına hazırlanıyorlar.

Bir seneyi tüketmek, üç yüz altmış beş günü bitirmek çok mu zor geliyor da, yeni bir yıl böyle çılgınca karşılanıyor?

Bu gece illa ki bir şey yapacaksanız eğer, hayatınızın tamamının veya hiç değilse son bir yılının şöyle bir muhasebesini yapınız, geçen yıldan bu yana kazandıklarınız nedir, kaybettikleriniz nedir, somut bir şekilde görmeye çalışınız

Kalkın bir aynaya bakın veya geçen yıl çekilmiş bir fotoğrafınız varsa elinize alın ve yüzünüzün bugünkü şekliyle bir kıyaslayın.

“Eyvah, ömrümden üç yüz altmış beş gün daha eksilmiş, ne kadar da çabuk gelip geçmiş koskoca bir yıl! Yegâne sermayem olan bu ömrümden geriye ne kaldı acaba?” diyerek ağlamanız, dizlerinizi dövmeniz gerekmez mi?

Ne kadar kaldığını bilmediğiniz ömrünüzün bundan sonrası için ciddi bir plan yapmanız ve yürürlüğe koymanız gerekmez mi?

          Ve bir de şu eğlenme şekillerine bakınız, baştan sona ahmakça ve rezilce sabaha kadar içki, kumar ve bin bir türlü terbiyesizlik

İşte Batı Medeniyetinin özeti budur, Noel Medeniyeti!

Sapık Batı Medeniyeti, Allah Teâla`nın insanlara bir rahmet olarak sunduğu gecenin taşlarını yerinden oynatmış, gecenin kodlarını değiştirmiş, geceyi kirletmiştir.

Hem de tarihin hiç bir döneminde geceler böylesine kirletilmemiştir.

Ve Batı, daha sonra da bütün gecelerini Noel gecesine benzetmeyi hedeflemiştir.

         İslam Medeniyetinin, vahiy medeniyetinin insanlığa en büyük armağanlarından birisi, geceleri ihya etmektir

Müslüman, geceyi ihya edendir, Müslüman geceye can verendir, geceye hayat verendir.

Müslüman geceyi akşamdan ayırır, akşam ile gece arasına bir çizgi çizer, akşam ile gece arasına bir uyku faslı yerleştirir

Müslümanın gecesinde müthiş bir sükûnet vardır, sekînet vardır.

Batının gecelerinde şamata gürültü vardır Müslümanın gecesinde engin bir gökyüzü vardır, yıldızlar vardır.

Batının gecelerinde farıl furul ışıklar vardır, gökyüzü yoktur.

Müslümanın gecesinde Allah vardır, Allah ile buluşma vardır, Müslümanın bir kendisi ve bir de Rabbi vardır.

Batının gecelerinde sabaha kadar şeytanla birliktelik vardır

Üstad Necip Fazıl'ın dediği gibi; Oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir.

Evet, İslam`ın gecelerine sabaha kadar gökten nur yağar.

Sapık batının gecelerine ise, sabaha kadar kir yağar, katran yağar ve Allah'ın laneti yağar.