Kirlenen Gündemden Çabuk Sıyrılmalıyız
Görünen o ki, politika ile kirletilen bu günler Recep ayının en az yarısına kadar sürecek gibi.
Farkında mısınız, birkaç aydan beri değişik bir zulüm ve işkenceye maruz kalmış durumdayız.
İster istemez medyayı takip etmek zorunda olduğumuzdan, gözlerimiz ve kulaklarımız bu işkenceden nasiplerini aldılar.
Sadece medyanın ve meydanların bombardımanı değil, bu müddet içerisinde muhatap olduğumuz, bir araya geldiğimiz insanları dinlemek, onların sorularına cevap yetiştirmek de aynı şekilde yıpratıcı, sıkıntı verici.
Şükürler olsun Rabbimize, üç aylarımızı bizim imdadımıza yetiştirdi. Bunu vesile ederek bizler kirli politik sezonu herkesten önce kapatmalıyız.
Bakalım ruhlarımızda bıraktığı siyah tortudan ne zaman kurtulacağız.
Caddeleri, sokakları kirleten, gökyüzüyle irtibatı kesen seçim afişlerinden, parti bayraklarından, aday posterlerinden ne zaman ve nasıl temizleneceklerini düşüne dursun birileri.
Ben şahsen ruhumuzu kirleten, vicdanımızı zorlayan ve kanatan, mantığımızla asla örtüşmeyen bu kirlenmeden ne zaman temizlenip sükûnete kavuşacağımızı düşünüyorum.
Gerçekten bu seviyesiz ve çığırtkan üslup, bu politik ağız, bu politik mantık ruhumuzu ta derinlerden incitiyor.
Kendi pisliği yetmiyormuş gibi, devreye sokulan kasetlerle birlikte politika dünyası baştan sona çirkefleşiverdi. Politikacıların yaşantılarındaki ahlaksızlıkların yayınlanmasıyla birlikte ar damarı çatlamış medya için yeni bir gündem doğdu. Toplumun hayâ perdelerinden geri kalanları da yırtmak için bunu fırsat olarak kullandı.
Böylesine kirletilmiş bir havadan üç aylarla birlikte çabuk uzaklaşmalıyız. Kendi gündemimize, kendi faaliyetlerimize koyulmalıyız.
Çünkü bu dünya bizim dünyamız değil, bu dil bizim dilimiz değil, bu ağız bizim ağzımız değil, bu usûl bizim usûlümüz değil. Her ne kadar onlarla iç içe yaşasak ve aynı havayı teneffüs etsek de.
Hepsinden de öte, bu mantık bizim mantığımız değil, birilerinin ağızlarının suyu aksa da bu hedefler bizim hedeflerimiz değil.
Çünkü biz vahyin mantığıyla düşünmeye çalışanlarız, vahyin baktığı yerden bakmaya çalışanlarız, vahyin diliyle konuşmaya çalışanlarız.
Biz, hiç kimsenin vaatleriyle, hatta gerçekleştirdikleriyle yatışan kimseler değiliz.
Bizi Müslümanca bir hayattan başka hiçbir şey tatmin etmez, hiçbir dünyalık bizi hoşnut edemez.
Ve istediğimiz bu Müslümanca hayatı dışımızdaki hiç kimse bize veremez, lütfedemez. Biz kendimiz bizzat hak ederek ulaşırız eğer ulaşacaksak.
Hayretle karşılıyoruz
Bu arada şu noktaya vurgu yapmadan geçmek istemiyorum:
Başbakan ve iktidar partisi önceki yıl Hakkâri`de şehid edilen bir imamı ve Cizre`de kundaklanan öğrenci yurdunu bu seçim döneminde gündeme taşıdı. Bizler de aynı şekilde bunları şiddetle lânetledik ve lânetliyoruz, zulme uğrayanların, özellikle Müslüman kardeşlerimizin yanlarında olduk ve olmaya devam edeceğiz.
Fakat 2006 yılından bu yana PKK/BDP mensuplarının defalarca saldırısına uğrayan, kundaklanan Mersin, Adana, Diyarbakır ve Yüksekova`daki İslami STK`ları, son olarak Yüksekova`da şehid edilen Ubeydullah Durna`yı bir defacık ağzına almayan yetkililerin bu tutumunu hayretle karşılıyoruz.