• DOLAR 34.646
  • EURO 36.459
  • ALTIN 2933.051
  • ...

Allah`ın adıyla

Âlemlerin Rabbi olan Allah (cc), bir ayette şöyle buyurmaktadır: “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O`ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır. “ (Hucurat 13)

Bu ayette görüldüğü gibi, bütün insanların özleri ve kökenleri aynıdır. Farklı dil, renk ve ırklara ayrılmaları Allah`ın (cc) iradesinin sonucu ve dolayısıyla birer ayetidir. Bu konuda hiçbir insanın iradesi ve katkısı söz konusu değildir. Aynı şekilde hiçbir insan, bir başkasına karşı veya hiçbir ırk, bir başka ırka karşı imtiyazlı olarak da doğmaz. Onun için kimsenin kimseye üstünlük taslama hakkı yoktur çünkü üstünlük bu gibi hususiyetlerde değil, takvadadır.

Bu konuyla ilgili Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar! Dikkat edin, Rabbiniz birdir. Hiçbir Arap`ın Arap olmayana üstünlüğü yoktur ve hiçbir Arap olmayanın da hiçbir Arap`a üstünlüğü yoktur. Siyah renkte olanın hiçbir beyaz renkte olana, beyaz renkte olanın da hiçbir siyah renkte olana üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir. Şüphesiz ki Allah katında en değerliniz Allah`tan en çok sakınanınızdır…” (Beyhaki)

İslam, insanlarla ilgili bize bu bakış açısını verdikten sonra onları iman esaslarına göre ayırıp inananları terazinin bir kefesine, inanmayanları da diğer kefesine koymaktadır. Ve inananları; «Muhakkak ki Mü`minler kardeştirler. O halde kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah`tan korkun ki size rahmet edilsin» (Hucurat, 10) ayetinde buyurulduğu gibi kardeş ilan edip her birini İslam ümmetinin birer üyesi olarak kabul etmektedir. Nitekim ümmet ile ilgili bir ayette Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: «Doğrusu bu sizin ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. O halde bana ibadet edin» (Enbiya 92)

İslam ümmeti içinde çeşitli dilleri konuşanlar, çeşitli ırklara ve renklere mensup olanlar bulunabilir. Bunlar, ümmet içinde ayrılık konusu yapılamaz. Çünkü İslam`a göre onları bir araya getirip tek ümmet yapan da, birbirlerinden ayrı kılan da imandır. Bununla beraber dilleri, renkleri ve ırkları ne olursa olsun, bütün Müslümanlar İslam nazarında tarağın dişleri gibi eşittirler, kimsenin kimseye karşı bir üstünlüğü ve ayrıcalığı söz konusu olamaz.

Özetle söyleyecek olursak, insanlar; dilleri veya ırkları ile değil, imanlarıyla tasnif edilir; dili, rengi ve ırkı ne olursa olsun bütün Müslümanlar kardeştir, böylece tüm Müslümanlar İslam ümmetini meydana getirir, hukuk karşısında hepsi eşittir, kimsenin kimseye bir üstünlüğü yoktur, üstünlük ancak takva iledir. 

Dolayısıyla dili ve ırkı ne olursa olsun, Müslümanın aidiyetinde aslolan İslam`dır ve buna bağlı olarak da İslam ümmetidir. Bu, hiçbir Müslümanın dilini veya ırkını inkâr etmek anlamına gelmez. Bilakis, diliyle ve ırkıyla ümmetin bir mensubudur. Nitekim ümmet; farklı dillere ve farklı ırklara mensup Müslümanlardan meydana gelmektedir.

Ne yazıktır ki bugün Müslümanların çoğu ümmet kavramını arkalarına atmış ve dil, ırk, mezhep, meşreb gibi kavramlarla aralarına kalın duvarlar çekmişlerdir. Böylece İslam ümmeti çok sayıda fırkalara ayrılmış ve her biri diğerine tamamen yabancılaşmıştır.

Bu hal, İslam ümmetinin ve Müslümanların layık olduğu bir hal değildir. O halde Müslümanlar olarak bizim; silkinip kendimize gelmemiz, özümüze dönmemiz, dinimize ve mensubu olduğumuz İslam ümmetine sahip çıkmamız gerekir.

Bizler Müslümanız ve İslam ümmetinin mensuplarıyız.

Allah`a emanet olun.