Arakan ölüm tarlası
Arakan'da zulüm devam ediyor. Budistlerin korkunç zulmünden kaçan insanlar, Bangladeş'e sığınmaya çalışıyorlar. Karakollara saldırıları bahane eden ve karakol saldırılarından evvel de Arakanlı Müslümanları katleden Budistler, Arakanlı sivillerin geri dönmemesi için de sınırı ve yoları mayınlamaktadır. Arakanlıların hicret yolları üzerine döşenen mayınlar, can kaybına ve yaralanmalara sebep olmaktadır. Ayrıca göç kafileleri üzerine roketler atılmaktadır. Tam bir soykırım hali yaşanmaktadır. Burma hükümet yetkililerinden gelen açıklamalar, bu soykırımı savunur yöndedir. Hatta Burma genelkurmay başkanı olacak eşkıya, "daha işlerinin bitmediğini" söyleyerek, yeni kıyım ve katliamların kapıda olduğunun işaretini verdi. Bu da gösteriyor ki, caydırıcı adımlar atılmadığı ve bu caydırıcı adımlardan sonra da kalıcı bir yol haritası ortaya konulmadığı müddetçe, bu katliamlar mütemadiye devam edecektir.
Bu katliamların elbette birçok boyutu vardır. Ama biz Müslümanlar, fantezi strateji teorileri ile uğraşmak yerine, bu işin bize bakan tarafını görmek zorundayız. İlkesel olarak, bu soykırımın karşısında olmak ve zalimlere karşı tüm imkânlarımızı seferber etmek zorundayız. Bu sorun çözülünceye kadar da daima gündemde tutmalıyız. Başkalarının stratejik savaşlarından ziyade bizi, dökülen Müslüman kardeşlerimizin kanı ilgilendirmektedir. İlkesel olarak nerede durmamız gerektiğini bilirsek, hiçbir siyaset ve konjonktür rüzgarı bizleri savuramaz.
Sivillere yardım gayesi ile Türkiye'nin başlatmış olduğu hamle takdire şayandır. Hem reel anlamda mazlum Müslümanlara yardım yapmak hem de moral açısından bu hamle önemlidir. Aynı zamanda bu hamle ile sorunun dünya gündeminde kalması açısından iyi bir adım atılmıştır. Ama bu hamlenin giderek daha etkili bir hale getirilmesi lazımdır. Tüm temel hak ve özgürlükleri ellerinden alınan, malları yağmalanıp tahrip edilen ve vatansız bırakılan bu insanların, özgür ve haklarına kavuşmuş olarak yaşamalarına değin, tüm Müslümanların mücadele etmesi lazımıdır. Kimliksiz bırakılan bir halkın ve bireylerinin, öz kimlikleri ile temsiliyetleri sağlanmalı ve yaşamış oldukları vatanlarında eşit hizmetlere erişim imkânının temini etrafında yoğunlaşılmalıdır. İslam dünyasının tepkisini absorbe edecek yaklaşımlar kabul edilmemelidir. Bu mesele, sadece insani yardım ve ayyuka çıkmış zulmün dozunu düşürme ile sınırlı tutulmamalıdır. Meselenin temellerine inilmeli ve zulmü besleyen zemin ortadan kaldırılmalıdır.
Bu arada Arakanlı Müslümanların, topyekûn varlıklarını imhaya yönelik saldırılar karşısında direnişleri makul ve meşrudur. Bu direnişi mahkûm etmeye kalkışmak ise sorumsuzluk ve de ahmaklıktır. Hatta tablo tam netleşmeden bazılarının buradaki direnişi şimdiden ukalaca yaftalamaya kalkışmaları ve ukalaca teorilerle fikir yürütmeleri tam bir ahmaklık örneğidir. Soykırımla karşı karşıya olan ve evleri yakılan, fertleri diri diri yakılan, çocukları parçalanan bir halk, her türlü araç ile savunmaya geçme hakkına sahiptir. Zaten bu direniş olmadan da yine bu insanlar öldürülüp yakılıyordu. Yakılmaları, öldürülmeleri bir yana; sadece temel hak ve özgürlüklerinin gasp edilmesi bile her türlü vasıta ile direniş için yeterli nedendir. Koltuklarında ahkâm kesen ve komplo stratejileri ile beyinleri sulanan zevatın çocukları yakılıp namusuna saldırı olsaydı yine aynı şeyleri söyleyip söylemeyeceklerini merak ediyoruz.
Ey Müslümanlar, Eğer bu ümmetin peygamberi şimdi aramızda olsaydı, şüphesiz ki bu korkunç zulümler karşısında ordular hazırlar ve "Kılıç Peygamberi" olarak, "Allah'a ve ahiret gönüne iman edenler falanca yerde toplansınlar", der; Arakan'a ordular gönderirdi. O Peygamber ki, bir Müslüman kadının örtüsüne el uzatıldığı için ordu hazırlamış ve Müslümanların izzetini müdafaa etmişti. Oysa bu gün binlerce Müslüman kadının namusu heder edilmektedir. Binlerce Müslüman yakılarak veya parçalanarak öldürülmektedir. Ey Hz. Muhammed'in ümmeti siz neredesiniz? Kalkın, peygamberinize layık bir ümmet olun ve Müslümanların kanını ve namusunun hesabını sorunuz. Sadece zaman zaman kükremekle vicdanlarınızı rahatlatmak yerine, zalimlerin zulmünü tamamen ortadan kaldırmaya odaklanın.