• DOLAR 34.653
  • EURO 36.452
  • ALTIN 2952.013
  • ...

Avrupa, her hali ile tam bir çöküş yaşıyor. Eskinin Rüyası olan AB, şimdilerin kabusu durumuna gelmiştir. AB, içerisine girmiş olduğu gerileme sürecine bakmadan, sağa sola racon kesmeye çalışıyor. Olur olmaz yerde, siyasi teamülleri bir kenara bırakarak Türkiye`ye hiza vermeye çalışıyor. Tabi bunları yaparken, AB`nin eski AB olmadığını, Türkiye`nin de eski Türkiye olmadığını unutuyor veya görmek istemiyor.  Türkiye`nin muhaliflerine ev sahipliği yapan Avrupa, her fırsatta Türkiye`nin iç işlerine karışıyor; AB üyelik müzakere kartını, sürekli, şantaj malzemesi olarak kullanmaktadır. Siyasi ve diplomatik ciddiyetten uzak bir üslupla yapılan bu şantajlar, artık kabak tadı vermeye başladı. Kendilerini bulunmaz Hint kumaşı gibi gören AB, birliğin bünyesinde barındırdığı birçok sorunun, üye olacak ülkelere de büyük bir maliyet getireceği gerçeğini atlıyor. Aslında ekonomik bir birliktelik olan ama zamanla siyasal kimliğin ağır bastığı bu yapı, Türkiye`ye tek alternatif olarak gösterilmektedir. Oysa AB Türkiye için bir nimet değil, külfettir. Türkiye`nin AB`ye değil, AB`nin Türkiye`ye ihtiyacı vardır. Hem AB`ye hem de ABD`ye karşı denge politikası kapsamında, Şangay İşbirliği Örgütü kartını sahaya sürmenin vakti gelmiştir. Böylelikle Batı, eksen ve birliktelikte tek adres olmadığını görmelidir. Bu siyaset, ciddiyet ve kararlılık ile takip edilirse, küstah ve mütekebbir Batı`nın en kısa zamanda yola geldiği görülecektir.

Sosyal çöküntüler, siyasal kaos ve ekonomik krizlerle boğuşan bir AB, artık uzak durulması veya eşit seviyede ilişki kurulması gereken bir yapıdır. AB, bir Kızılelma veya Kafdağı efsanesi değildir. Kapılarında Türkiye`yi süründürmeyi bir politikaya dönüştüren ve Türkiye politikasına her yönü ile müdahale eden bu yapıya Türkiye`nin sahip olduğu stratejik konum sahada gösterilmelidir. Sn. Cumhurbaşkanı`nın son açıklamaları, bu yönde izlenebilecek bir politikanın işareti olarak okunabilir. Askeri, siyasi ve ekonomik yönleri ile Ortadoğu`nun kilit ülkesi olan Türkiye, kendisini aşağılayan AB`ye karşı, kendi konumu ile münasip bir politik ilişki geliştirmelidir. Şangay İşbirliği Teşkilatı`na üye olacak olan bir Türkiye`nin stratejik öneminin daha da artacağı vurgulanmalı ve bir koz olarak bu vurgu canlı tutulmalıdır. Özellikle Türkiye`nin enerji koridoru güzergâhında olması, kendi toprakları dışında bulunan enerji güzergâhları üzerinde de etki sahibi olması, AB`nin unutmaması gereken önemli bir konudur. Artık Türkiye`nin AB kapısını çalmayı bırakması gerekir. Bırakın AB gelip Türkiye`nin kapısını çalsın.