• DOLAR 34.537
  • EURO 36.444
  • ALTIN 2878.58
  • ...

Özellikle, Amerika`nın İslam coğrafyasına çöreklenmesi ile beraber, Haçlı katliamları daha da arttı. Bu katliamlar karşısında kamuoyunun tepkisi her geçen gün daha da silikleşiyor ve belirsiz hale geliyor. “Dostlar pazarda görsün” ya da “âdet yerini bulsun” diye atılan nutukların ve somut karşılığı olmayan göstermelik tepkilerin sonrasında, her şey kaldığı yerden devam ediyor. İslam Âlemi`nden ciddi bir tepkinin olmaması, İslam ve insanlık düşmanlarını daha da vahşileştiriyor ve cüretkâr kılıyor. Söz konusu Müslüman kanı olunca, adeta tüm dünya, üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi sessiz kalıyor. Kararlı bir duruşu ifade etmeyen tutumlar, haçlıları daha da cesaretlendiriyor.

Kamuoyu; artık katliamlardan ziyade, Amerika`nın yapmış olduğu bu sivil katliamlardan sonra özür dileyip dilemeyeceğine odaklanıyor. Eğer ABD, küstahlığını bir kenara bırakıp kendi yararına bir özür lutfetmişse(!), sanki her şey düzelmiş oluveriyor. Nice kez bu kabil özre bile tenezzül etme ihtiyacı duymadı. Amerika`nın katliamlarından cesaret alan sair İslam düşmanları da Müslüman kanı dökmeye devam ediyor.

Birkaç gün evvel, yine Afganistan`da düzenlenen bir hava saldırısı esnasında tam bir katliam yaşandı. Mücahitlerin saklanması bahanesi ile aralarında, çok sayıda kadın ve çocuğun da barınmakta olduğu evler bombalandı. Bu katliamların sıradanlaşması üzerine, Haçlılardan icazetli ve CIA ajanı olduğu tescilli Hamid Karzaî, itibarını kurtarma adına bir açıklama yaptı. Eminim ki, söylediklerine herkes gibi kendisi de inanmamıştır. Çünkü Karzaî`nin varlık sebebi, emperyalist haçlılardır ve Karzaî`nin istihdam edilmesinin yegâne nedeni de Haçlılara kusursuz hizmet etmesi içindir. Afganistan`ın kukla devlet başkanı ve Amerika`nın Afganistan`a atanmış valisi Hamit Karzaî, NATO saldırılarının bu şekilde devam etmesi halinde, NATO`nun işgal gücü olarak kabul edileceğini söyledi. Sanki, 2003 yılından beri Afganistan işgal edilmemiş gibi ve sanki bu olaylar yeni oluyor… Afganistan işgali başladığından bu yana, yüz binlerce Müslüman Afgan`ın kanı döküldü.

Irak`taki katliamlar halen devam ediyor. İşgalden beri yüz binler can verdi. Irak`ta ve Afganistan`da yapılan keyfi katliamlar, yeni yeni, belgeleri ile daha aşikâr bir şekilde gün yüzüne çıkmaktadır. Zevk için öldürülen, parçalanan nice insan var. Hatta bazı Batılı katil şirketler, safari niyetine insan avı turları düzenlemekte ve on binlerce dolar karşılığında insan kılıklı mâhluklara, Müslüman avı hizmeti(!) vermektedir. Organ mafyası, insan ticareti, bilimsel deneyler ve silahların tahrip güçlerinin tespitinde insanların kobay olarak kullanılması artık nerdeyse sıradanlaştı.

Libya`ya bakınız. Kaddafi`nin sivilleri katletmesi bahane edilerek, Libya bombalandı ve gayri resmi işgal edildi. Nato`nun Libya`da yaptığı katliamlar, Kaddafi`yi çoktan geride bıraktı ve halen devam ediyor. Libya, NATO bombardımanında şimdiye kadar 718 sivilin öldüğünü açıkladı. Libya Hükümet Sözcüsü Musa İbrahim, düzenlediği basın toplantısında; NATO bombardımanının başlangıcından 26 Mayıs`a kadar 718 sivilin öldüğünü belirterek, 4 bin 67 sivilin yaralandığını, bunlardan 433`ünün ağır yaralı olduğunu söyledi. NATO ise, büyük ölçekte sivil katliamını her zaman olduğu gibi, yine yalanladı.

Bütün bu katliamların sorumluluğunda Müslümanların da payı vardır. Çünkü yapılan katliamlar, işlenen cürümler karşısında yükselen tepkiler çok cılız kalmaktadır. Bir coğrafyada işlenen katliamlar, sanki sadece o coğrafyadaki insanların problemi imiş gibi davranılıyor. Ümmet bilinci ve İslam kardeşliği mefkuresi bu denli zayıflamış. Bu tablo, coğrafi veya ırki esaslara dayalı olarak şekillenen fitne tohumlarının, ne denli etkili bir şekilde İslam coğrafyasında kök saldığının göstergesidir. Siyasi bölünmüşlük ve iradesizlik, İslam ve insanlık düşmanlarını daha da vahşileştiriyor. Ve her gün cürümlerine yenilerini ekliyorlar. Hatta zalimler Müslüman kanı ile vaftiz olma konusunda adeta biribirleri ile yarışmaktadırlar.

Ümmet bilincinin oluşmaması veya zayıflaması için; daima, hedef alınanların Müslümanlar değil, “sadece bir kısım cüzzamlı” olduğunun ve İslam`a karşı bir savaş yürütülmediğinin altı özenle çiziliyor. Böylelikle ümmet şuurunun şahlanışına engel olmaya çalışılmaktadır.

Ümmet bilinicinin zayıflamasına sebebiyet veren her hareket ve faktör, Haçlıların katliamlarına zemin hazırlamaktadır. Dolayısıyla, Haçlılar, katliamlarında ne kadar cürümkâr iseler, çeşitli siyasi hesaplar ile onlara akış tutan ve ümmet bilincini zayıflatanlar da onlar kadar suçludurlar. Özellikle de kısır siyasi menfaatleri uğruna Haçlılarla ittifak kuran İslami cemaatler tutumlarını ve stratejilerini yeniden gözden geçirmelidirler. Fikri düzlemde olsa bile ümmet ve İslam kardeşliği bilincini zayıflatacak her tutum ve duruş, insanlık düşmanlarının değirmenine su taşıma anlamını ifade eder. Bilinmelidir ki, mazlum bir Müslümanın kanı, tüm dünya hâkimiyetinden bile daha değerlidir. Müslüman kanının heder olması pahasına, dünyevi iktidar sahibi olmanın meşruiyeti ve de şer`i bir yolu yoktur.