Ebu Cehil Hortladı, Ebu Leheb Kıtalar Dolaşıyor
Son zamanlarda İslam’a saldırı moda haline geldi. Özellikle resmi bayram günlerinde, durumdan vazife çıkarmaya çalışan ecnebi artıkları, durmadan “caminin duvarını tavaf ediyorlar”. Zihinleri ve ruhları işgal altında olan kimi köle zihniyetli ecnebi artıkları, İslam’ı, kölelik; İslam’dan uzaklaşmayı da özgürlük olarak takdim ediyorlar. Tasmaları başkasının elinde olan ve özgür iradeleri olmayan bu zümre, tabiatıyla özgürlüğün ne demek olduğunu bilmiyor. Meydanı boş bulan bu densizler, mütemadiyen halkımızın sinir uçları ile oynamaya devam ediyorlar. Mezkûr şuursuzlar, işte bu günlerde küçük çocuklarımızı Atatürk’e secde ettirerek, bu işi saygı boyutundan çıkarıp bir tapınma ritüeline dönüştürüyorlar. Şuursuzluğun ve cahiliyenin ete kemiğe bürünmüş hali olarak arzı endam ediyorlar.
Her şeyden önce, bu İslam düşmanı şuursuz taifeye, halkımızın çocukları üzerinde bu tasarrufu yapma hakkını kim verdi? Kemalizm’i dinselleştirmeye çalışanlar, reşit olmamış insanları, minik çocukları bu tür ayinlere zorlayarak alenen suç işliyorlar. Bu sapkın taife, birçok cürümlerini ve soygunlarını Atatürk maskesinin arkasına saklanarak yaptıkları gibi burada da bu vahim ve kabul edilemez cürmü Atatürkçülük maskesi altında işliyorlar. Bu suç cezasız kaldığı için kendini bilmez sapkınlar tarafından yaygınlaştırılıyor. Millet çocuklarını okuması, eğitim öğretim görmesi için okula, eğitim yuvalarına gönderiyor, ayin yapsın diye tapınağa göndermiyor. İnançsal sapkınlık eğitim kurumlarına taşınıyor ve halkımızın çocuklarına dayatılıyor. Eğitim, başka amaçlar için kullanılıyor.
Yeni bir dini kimlik icat etmeye çalışan kimi şuursuzlar, Kemalizm’in dokunulmazlık nimetlerinden istifade etmeye çalışıyorlar. Bir asırdır yaptıkları gibi… Aslında bir asırdır sömürdükleri rant kaynaklarını kaybetmemek için birkaç koldan çaba gösterdikleri gibi, inançsal bir zemini, dokunulmazlık zırhı altında ilmek ilmek dokumak istiyorlar. Ama bu inançsal kimliği sadece kendileri için değil, statükonun dayatmacılığından ve sorgulanamazlığından istifade ederek, halkımıza ve çocuklarımıza dayatmaya kalkışıyorlar. Çağdaş Ebu Cehil ve Ebu Lehebler, İslam’ın nurunu ağızları ile söndürmeye çalışıyorlar. Kanunen de suç olan bu yaklaşımın her yönden mahkûm edilmesi ve eğitim kurumlarının suiistimalinden dolayı gereken yasal adımların atılması gerekir. Çünkü zamanla yaygınlaşan bu eylemler, toplumsal barışı ve mutabakatı bozacak keyfiyettedir.
Ecnebi artıklarının son dönemde moda olan saldırı biçimlerinden birisi de örtüyü ve çarşafı hedef almalarıdır. Ebu Cehil’in torunları adeta söz birliği etmişçesine yurdun farklı yerlerinde, farklı bahanelerle, İslam’ı ve tesettürü hedef alan iğrenç şebekliklerini sergiliyorlar. Taşların bağlandığı, köpeklerin salıverildiği bir zeminde, elbette kudurmuş köpeklerin hırlama ve havlamaları da bitmiyor.
Ellerini zincirledikleri militanlarına giydirdikleri çarşafı çıkarıp ayaklar altına alıyorlar ve güya bu şekilde özgürleşiyorlar. Zihinleri iğfal edilmiş bu özgürlük düşmanı köleler, soyunmayı ve teşhiri özgürlük zannediyorlar. İnsanı, hayvanlardan ayıran meziyet ve faziletlerden uzaklaşarak özgür olduklarını zannediyorlar.
Toplumsal istikrarı da hedef alan bu tür şuursuz ve düşmanca eylemlerin mahkûm edilmesi gerekir. Artık bu halkın inancına saldıranları mahkûm etmek ve bu pervasızlığa bir son vermek lazımdır. İster özgürlükleri koruma cümlesinden, ister dini değerlere sahip çıkma cümlesinden isterse de kamu düzenini muhafaza etme cümlesinden olsun; Ebu Cehil torunlarına artık bir “dur” demek lazımdır. Bu memleketin evlatları ve inançları, öz yurdunda parya, öz yurdunda gariban muamelesi görmemelidir.
Bir avuç şuursuz, özgürlük düşmanı azat kabul etmez kölenin şamata ve şebekliğine müsaade edilmemelidir. Sayılan nedenlerden ve saiklerden hangisinin etkisi ile olursa olsun artık yetkili mercilerin harekete geçmesi gerekir.