• DOLAR 32.37
  • EURO 35.013
  • ALTIN 2325.369
  • ...

Her zaman şunu söyleriz:

Müslüman’ın kusuru ve noksanı olabilir; ama bir Müslüman her zaman bir kâfirden daha iyidir. Tabi bunu söylerken, kokuşmuşluğu elbette maruz görmüyoruz ve eksik olan Müslümanın da eksiklik ve hatalarında ısrar etmesini elbette kast etmiyoruz.

Sürekli olarak anlattığımız bir “sarı öküz” hikâyesi vardır. “Sarı öküz”ün gerçekten var olan veya abartılan hata ve kusurları olabilir. Ama her hali ile sarı öküz bizimdir. Onu düzeltmek veya ıslah etmek için başkalarının yardımına başvurmamalıyız. Veya birileri söyledi diye o öküzü onlara teslim etmemeliyiz. Eğer bizden birisi, küresel şer güçler tarafından hedefe konulmuş ise eksiklikleri bahane edilerek veya yumuşak karnı hedef alınarak alt edilmeye çalışılmaktaysa da bu kusurlar, küresel şer güçleri pek ilgilendirmemektedir. Hatta kusurlarının fazlalığı, elini zayıflatacağı için küresel şer güçler için daha fazla tercihe şayandır. Aslında rahatsız oldukları kişi veya kurumları hedef alırken onu zayıflatmak için bu kusurları gündeme getirilmektedir.

Bir de unutmayalım ki, küresel şer güçlerin İslam ümmetine dönük olarak yapmış oldukları operasyon tek basamaklı ve alternatifsiz değildir. Aynı zamanda yürütülen ters psikolojik harekât da işin cabasıdır.

Eğer bir İslam ülkesinde hedeflerine direkt olarak varamayacaklarını düşünüyorlarsa binanın tuğlalarını teker teker düşürme stratejisini takip ederler. Ta ki tüm binayı yıkıncaya kadar… Aslında birçok İslam beldesinde benzer strateji uygulanmaktadır. Olayın aslı; uzun soluklu bir plan iken, bize gösterilen ise sürecin sadece bir kısmıdır. İşte bu noktada önemli olan husus; neye mal olursa olsun, işte o ilk tuğlanın binadan koparılmasına müsaade etmemektir. İlk tuğla, sadece bir tuğla değildir; o tuğla, aynı zamanda binanın kaderidir.

İlk tuğla veya sürünün, hedefe konulan ilk öküzü, bir sürecin başlangıcıdır. Bunun en güzel örneği Sudan’da yaşanan süreçtir. Ömer El Beşir’in iktidarı boyunca yapmış olduğu veya sürüklendiği birçok yanlışı vardı. Küresel şer güçler, Ömer El Beşir’i hedeflerine koymuşlardı. Ama hatalarından ve bazı yanlış politikalarından dolayı değil; duruşu, küresel şer güçleri rahatsız ettiği için idi. Yıllarca Sudan’da El Beşir iktidarının devrilmesi için ellerinden geleni yaptılar. Bazı vaatler ve basiretsiz bazı askerlerin farklı mülahazaları ile El Beşir iktidardan uzaklaştırıldı. Tabi olay burada bitmedi. Adeta bir sürek avı başladı ve bir süreç başlatıldı. “El Beşir’den kurtulalım da ne olursa olsun” havasında olanlar, darbeden kısa bir süre sonra, El Beşir’i hataları ile beraber arar hale geldiler. Darbe süreci ile beraber, bu sefer askeriye içinde ve bürokraside kıyım ve tasfiye başladı. Birinci darbe ile tam istedikleri gibi bir netice elde edemeyen küresel şer güçler, binanın ilk taşını düşürdükten sonra diğer tüm taşları sırası ile düşürmek için kolları sıvadılar. Şimdi yeni bir darbe daha söz konusu. İlk darbeyi yapanlar acaba ne düşünüyorlar? İlk darbeyi yaptıranlar ile şimdiki darbeyi yaptıranlar aynı güçler.

Bir taş ile kuş katliamı yapmaktalar. Yazının hacmi sınırlı olduğu için o konuya giremiyoruz.

Ama gelinen aşamada Sudan’da yeni bir süreç başlamıştır. Artık Sudan sarı öküzü teslim etmenin bedelini ödemektedir.

Sudan’da yaşanan darbe, tüm İslam ümmetine ibret olmalıdır. Unutmamak lazımdır ki, ilk tuğla sadece bir tuğla değil binanın kaderidir.

İslam ümmetini dize getirmek için halklar hedef alınmaktadır. Halkları dize getirmek için de direnç gösteren kurum ve kişiler hedef alınmaktadır. Küresel şer güçlerle olan mücadelemizde verilecek hiçbir kurbanımız olmamalıdır. Halklar ve ülkeler biri birine sahip çıkmalı. Her halk da kendi evlatlarına ve kurumlarına sahip çıkmalıdır. Sarı öküzlerimizi de terbiye etmek ve cürümlerinin hesabını sormak bize düşer.