• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...

Mısır’da İnsan hakları ihlalleri ve zulümler tam gaz devam ediyor. Başta firavun Sisi’nin zindanları olmak üzere, neredeyse Mısır’ın her karışında zulüm değirmeni mazlum insanları öğütmeye devam etmektedir. Küresel şer güçlerin himmet, himaye ve desteği ile başa gelen ve küresel şer güçlerin Ortadoğu’daki vazgeçilmez av köpeği haline gelen Sisi, varlığını ihanet zemini üzerine inşa etmiştir. Ortadoğu, birçok ihanete tanıklık etti ama ihanetin en koyu tonu şimdilerde tüm İslam dünyası üzerinde kara bulutlar gibi dolaşmaktadır. İhanet ve zulüm temsilcileri, tamamen emperyalistlerin hesabına çalışmaktadır. İslam ümmeti aleyhinde ne kadar şer planı ve komplo varsa,  Mısır firavunu bu komploların tam da merkezinde yer almaktadır.

Şimdiye kadar geleneksel olarak Arabistan ve Mısır, Arap dünyasının liderliği için yarışırken ve bir birlerini rakip olarak kabul ederken, meşum darbeden bu yana sıkı bir müttefiklik ilişkisi içerisine girdiler. Hatta darbe hazırlıkları, darbe esnasında ve sonrasında Sisi ihanet çetesini, Suudiler ve BEA finanse etti. Şimdiye kadar rakip olan iktidarları, ihanet bir araya getirdi. Bu ihanet çetesi, her geçen gün etki sahalarını daha da genişletmektedir. Gerek içeride gerekse de dışarda, ihanet eksenine başkaldıran ve ifşa eden, bu kirli oyunun bir parçası olmayan herkes, Firavunî zulümden nasibini almaktadır. Mısır’da tam bir hukuksuzluk ve eşkıyalık düzeni hâkimdir. Tiyatro mesabesinde uyduruk mahkemelerde yapılan yargılamalar ve ağır işkenceler altında alınan ifadeler neticesinde her gün yeni mazlumlar darağaçlarına gönderilmektedir. Mısır’da zindanda bulunan mazlumların aileleri, bir yandan zindanların ağır şartları altında yakınlarının yaşamış oldukları insanlık dışı muameleden muzdarip olurken, diğer yandan bir gün yakınlarının idam edildiği haberinin kendilerine ulaşacağı endişesini yaşamaktadırlar. Tamamen eşkıya mantığının işlediği ve hukuktan bahsedilemeyen bir yargılama sonucunda insanlar ölüme mahkûm edilmektedir. Yine diğer mazlumlar da idamı aratmayan ağır işkence ve ağır insan hakları ihlalleri altında yaşamaya çalışmaktadır. Geçenlerde yine önce iki Müslüman’ın ardından da 13 Müslüman’ın idam edildiği ailelerine haber verildi. Her aşaması ile hukuka ve insan haklarına aykırı olan bu muamele, hiçbir tepki görmedi. Zaten on binlerce insanın, Ortaçağ Engizisyon Mahkemelerine rahmet okutan ortamda tutulmaları başlı başına bir skandal iken, bu idamların büyük tepki toplaması lazım iken, neredeyse yaprak bile kımıldamadı. Devletler düzeyinde siyasi kaygılarla bu idamlara herhangi bir tepki verilmez iken, İslam Ümmeti açısından da bir kanıksama ve “alıştırılmış duyarsızlaştırma” neticesinde, neredeyse hiçbir tepki ortaya konulmadı. Hukuk ve insanlık katledilirken ve İslam ümmetinin sırtına ihanet hançerleri saplanırken, İslam Ümmeti bu durumu sadece seyretmektedir. Sadece devletler değil; sivil teşekküller, insan hakları örgütleri ve basın da bu konuya duyarsız kalmaktadır. Oysa bu idamlar, hem insan hakları açısından hem de İslami açıdan büyük bir cürümdür.

Bu zulme güya medeni dünyanın ve seküler kesimlerin duyarsız kalmasına şaşırmadık. Adeta riyakâr dünyanın ikiyüzlü tavrını kanıksar hale geldik. Ama İslami endişe taşıyan veya taşıdığı varsayılan kesimlerin, kalemlerin ve dillerin sessizliğinin anlaşılır bir yanı yoktur. Mazlumlar hep beraber haykırmadıkları müddetçe zulüm değirmeni her gün birisini öğütecektir. Biz topyekûn zalimlerin boğazını tıkayan bir büyüklüğe azmetmediğimiz müddetçe, hepimizi birer birer yutacaklar. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Ey kanaat önderleri, ey âlimler, ey kalem ve mikrofon erbabı, Mısır’da zulüm değirmeni tüm hızı ile dönmektedir, hem de çok acımasız bir şekilde. Bizim bu zulmü kanıksamamız, hiçbir şeyi değiştirmedi. Zulümden hiçbir şey eksik olmadı. Bizim gözlerimizi kapamamız ve kulaklarımızı tıkamamız, o sorunun ortadan kalktığı anlamına gelmemektedir.

Dilsiz şeytanları oynamanın ve mazlumların feryatlarına kulak tıkamanın herhangi bir mazereti olamaz. Yarın Allah’ın huzurunda bunun hesabını veremeyiz ve bu tavrımız, tarihe kara bir leke ve utanç olarak geçecektir.

Hazreti Musa dönemindeki Firavunlara lanet edenler, işte çağımızın firavunu aynı zulümleri işlemeye devam etmektedir. İşte Firavun burada, peki Musalar nerede?