Kölelerin İdamı
İslam coğrafyasını farklı yöntemlerle kontrol altına alıp idare eden küresel şer güçler, zenginliklerimizi talan ederken, yanlarına bizden birilerini almaktadır. Müttefik görüntüsü altında baston olarak kullandıkları bu yerli işbirlikçiler sayesinde, pek bir bedel ödemeden hedeflerine kolaylıkla ulaşabilmektedirler. Böyle bir işbirliğinde herkesin kendisine göre ajandası vardır. Temelde emperyalistler, bedel ödemeden ve uyuyan devi uyandırmadan; kaynaklarımızı talan etme ve bizi, biz yapan değerlerden koparmayı hedeflerken, kölelerin de kendilerine göre ajandaları vardır. Yerli işbirlikçiler, ya efendilerinin korkularından emin olmak için ya da onların yardımı ile sömürü sofrasına oturup paylarını almak için böyle bir maceraya girişmektedir. Aslında küresel şer güçler ile böylesine bir işe girişmek, ucu olmayan bir tünele, çıkmaz bir sokağa girmek demektir. Bu kirli ittifakın içine girenlerin süreç içerisinde veya günün sonunda hiçbir alternatiflerinin kalmaması için, kölelerin her adımı kayıt altına alınmaktadır. Hizmette kusur ettiklerinde veya miatları dolduğunda çeşitli mecralarla bu kayıtlar kamuoyuna teşhir edilmekte ve yalnız bırakılmaktadırlar. Süreç hep böyle işlemiş, tarih, bu şekilde tarihe ibretle geçen kölelerin hikâyeleri ile doludur. Özellikle kölelerin cürüm defterlerinde iki başlık ön plana çıkmaktadır: İnsan haklarını değirmen gibi öğüten zulümleri ve yolsuzluklar…
Zamanında yerli müttefiklerini bu konuda sonuna kadar destekleyen küresel şer güçler, kölelerin idamını imzaladıkları zaman bu iki başlığı işlerler. Tüm toplumun duyarlı olduğu ve toplumda infial uyandıran bu hassas konular, diktatör elbisesi giymiş kölelerin hazin sonlarının kilometre taşı olur.
Şu an halkı Müslüman olan ülkelerdeki yöneticilerin yumuşak karınları, gırtlaklarına kadar batmış oldukları yolsuzluk batağıdır. Böylesi bir ortamda bu yöneticilerin tahtları çok zayıf destekler üzerinde durmaktadır. Müslüman halkların kaynaklarını sonuna kadar talan eden ve iliklerine kadar sömüren zalimler, efendilerinin destekleri ile ayaktadırlar. Bu desteğin çekildiği gün, kuklaların iktidarının yerle yeksan olduğu gündür. Mısır, Irak ve diğer birçok ülkede yapılan protestoların temel başlıkları; yolsuzluklar ve insan hakları ihlallerinin ağır bir şekilde işlenmesidir.
Halkı Müslüman olan ülkelerdeki tüm yöneticiler, artık küresel şer güçler ile beraber mazlum halkın kaynaklarını talan etme cürümünden vazgeçmelidirler. Zaten yolsuzluk için yönetime talip olanlar, efendi değil, ancak köle olurlar. Ya da siyaset sahnesinde kendilerine biçilen rolün figüranı olurlar.
Bu aralar protestoların yoğunlaştığı Irak’a baktığımızda neredeyse bütün siyasetçilerin gırtlaklarına kadar yolsuzluğa bulaştığını görürüz. Yolsuzlukları ayyuka çıkan liderlerin, Irak mozaiğinde yöneticilik yapıp toplumu düzlüğe çıkarması mümkün müdür? Irak’ta sefalet kol gezerken, yöneticilerin talan seremonisinin bir izahı var mı? Lübnan için de aynı durum geçerli. Halkın dünyası ve yöneticilerin dünyası apayrı… Türkiye ve diğer ülke yöneticileri de olanlardan ders çıkarmalı ve kendilerine çeki düzen vermelidirler. Artık siyaset bu coğrafyada yolsuzluk için yapılmamalıdır.
Şimdi birileri diyebilir ki, bu gösterilerin arkasında uluslararası güçler var ve maksat başka…
Evet, bu işin bir boyutu. Ama işin diğer boyutu bize bakıyor. Madem onlar, bu toplumsal olayların arkasındadır, o halde bu malzemeyi onlara siz niye veriyorsunuz?
Yolsuzluk yaptın mı, yaptın. Adaleti ayaklar altına aldın mı, aldın. O halde sen neye itiraz ediyorsun?
Küresel şer güçler dayanıp mazlum halklarımızı zulüm değirmeninde öğütenlere ve yolsuzluk saraylarında bitmez gibi görünen rüyalara dalan sefil yöneticilere bir hatırlatmada bulunalım, istedik.