• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
SON DAKİKA

Geçen haftaki köşemizin bir köşesinde Türkiye’nin gündem konularına hafiften değinmiş ve Türkiye’nin günlük haftalık ve değişmez gündemleri olduğunu söylemiştik. O yazımızda değişmez gündemlerden bir tanesinin ekonomi olduğunu söylemiştik. Değişmez gündem maddelerinden bir tanesinin de erken seçim olduğunu, bunun bazen yüksek sesle bazen de kısık sesle ama hep seslendirildiğini belirterek konumuza geçelim.

Geçen hafta ve bu hafta erken seçim biraz yüksek sesle konuşuldu. Kılıçdaroğlu Bahçeli’den, bir daha belirtelim Bahçeli’den -iktidardan değil- ülkeyi erken seçime götürmesini istedi. Bahçeli küplere bindi. Onun bu isteğini “Dış destekli bir planın yansıması” olarak niteledi ve “Kimler sana neyi va’d etti” diye de bir soru sorarak Kılıçdaroğlu’nun sesinin yankılanmasına sebep oldu.

Çok gariptir ki, Kılıçdaroğlu yaptığı erken seçim açıklamasıyla birkaç gazeteye manşet verdi, sonrasında da bu konuya hiç girmedi. Oluşturduğu gündemine kendisi de sahip çıkmadı.

Kılıçdaroğlu’nun neden böyle bir açıklama yaptığına dair analistler yorumlarda bulundular. Kılıçdaroğlu’nun niyetini ve hesabını okumaya çalıştılar. Gündem değiştirmeye çalışıyor dediler, Muharrem İnce’nin iki ayağını bir pabuca sokmaya çalışıyor, dediler. “Hesap uzmanıdır” diye kafamızın ermediği ince bir hesabın içindedir dediler. Onun erken seçim talebinin arkasındaki “hikmete” kafa yordular…

CHP’nin Önder Sav diye bir Genel Sekreteri vardı. Bolu Valisi ile iş çevirirken dönemin Vakit Gazetesinin muhabiri onu aramış, görüşmenin sonunda “yes” tuşuna basacağına “no” tuşuna basmıştı ya! Analistler ne yorumlar yapmıştı ama! Gelişen teknoloji sayesinde bilmem kaç kilometreden ortamın dinlenebileceğinden tutun, bilmem hangi istihbarat konularına kadar her şey söylenmişti. Önder Sav “Genel Merkezimizde böcek var” diye tutturmuştu da her yerde böcek aranmıştı.

Sonrasında Vakit Gazetesi belgeleri açıklamış, Önder Sav’ın telefonunu kapatmadığı ve muhabirlerinin radarına takıldığı anlaşılmıştı.

Kılıçdaroğlu’nun erken seçim isteği ile ilgili yapılan analizlerin de doğru olmadığını düşünüyorum. Onun stratejisi üzerine kafa yormaya da gerek yoktur. Ortada analitik bir durum yok çünkü…

Mesele şu; Kılıçdaroğlu rüyasında aksakallı, nur yüzlü, bembeyaz elbiseler içinde, elinde parlayan bir bastonla bir piri fani gördü. O piri fani bir koluna girdi, diğer koluna da Bahçeli… Sonra beraber Beştepe’nin kapısından içeri girdiler. Ve onu üzerinde Cumhurbaşkanlığı forsunun bulunduğu ve yine üzerinde 13 sayısının yazılı olduğu ihtişamlı bir kürsüye oturttular. Kılıçdaroğlu 13 numaralı kürsüye oturur oturmaz irkilerek uyandı ve mahmur gözlerle Bahçeli’den (iktidardan değil) ülkeyi erken seçime götürmesini istedi. Dikkat ettiyseniz bir daha da bu konuya girmedi. Ertesi gün grup toplantıları olduğu halde konuya değinmedi…

Çünkü uyku sersemliği sona ermiş, uyanmıştı. Dış mihraklara ince stratejik hesaplara bağlamanın âlemi yok. Bir rüyaydı, bitti gitti.

Erdoğan’ı devirmek isteyenler! Yanlış ata oynuyorsunuz. Erdoğan’dan kurtulmanın yolu Kılıçdaroğlu’ndan kurtulmaktan geçer. Çünkü Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın istinad duvarıdır. O var oldukça Erdoğan da var olacaktır.

               Görünen o ki, o duvarı da ancak bir doğa olayı yıkar… Kılıçdaroğlu’nun gidişi de ufukta gözükmüyor. Adam 75 yaşında ve dinç… Kendisini azıcık zorlasa arka salto bile atabilir.

Sonuç: Attığı “Nutuk”larla bile Erdoğan’ı besliyor. Kılıçdaroğlu var oldukça Erdoğan ile yaşamaya devam… Gelecek seçimlerde Erdoğan’ın ona Bay Kemal olarak değil, Bay Nimetullah olarak hitap edeceğini düşünüyorum.

Bu Kemal ile Erdoğan devrilmez. Demedi demeyin!

Yazımı bitirip gazeteye göndereceğim sırada Kılıçdaroğlu’nun bir daha erken seçim istediği haberini aldım. Hangi rüyayı gördüyse artık. Hayırlısı inşaallah…

Yine de Bu Kemal ile Erdoğan devrilmez, diyorum.