• DOLAR 34.667
  • EURO 36.381
  • ALTIN 2943.08
  • ...

‘Aşk` adamlar, Halife Ömer`den aldıkları emirle, yeryüzüne dağılmışlar, limana demir atan ‘Mekke yüzlüler`, Bengal kardeşleriyle buluşmuşlardı.

Mekkelilerin ayrılmaya, Bengallilerin bırakmaya niyetleri yoktu. ‘Sahabe mahalleler` kuruldu Dakka`da, Çitagong`da…

Yeni misafirler, ‘yük olmaya` değil, ‘yük almaya` gelmişlerdi. Talas`ta güç toplayan Türk-Arap ittifakı, Bengallilerle rahmetin sacayağına dönmüştü.

Artık Buda`nın burnu budanmış, Şinto`nun pabucu dama atılmıştı. Serbest pazarda ‘ne aldanan ne de aldatan` mü`minler, Güney Asya`nın hem hafızı, hem muhafızı olmuşlardı.

Saadet Asrı yüzyıllar sürmüş, tasada ve kıvançta et ve tırnak olmuşlardı. Vasco dö Gama`nın sinsi planı, Okyanus`un dibini boylamıştı. Çünkü Bengalli, dini ticarete alet eden aymazlığa prim vermemişti.

İngiliz`in yılışık ve sırsıl inadı, East Company ile sızmayı başarmıştı. Hile ile, hurda ile Bengal`e çöreklenmiş, zaaflardan yararlanan kapitalizm, bölgeye kan kusturmaya başlamıştı.

Resmi dili dayatan İngiliz, gönül dili Bengalce`yi neredeyse yok saymış; nefret, öfkeye karışmıştı.

Ve İngiliz, karşısında şehit olmaya hazır milyonları bulmuştu.

Ertuğrul Gemisi, 11 aylık yolculuğunda Bengal Limanı`na uğramış, Abdülhamid`in selamını getirmişti.

Hılafet, sınırötesi bir gönül hareketiydi. Istanbul`dan gelen 600 denizci, adeta Kutsal Emanet`ti.

“Arkamızda Halife var!” şuuru, Bengallinin yürek sigortasıydı.

Gün oldu, Abdülhamid, Beyaz Türklerce hal edildi. Ama olsun, Istanbul vardı, Osmanlı vardı. Bengal kadınlar/kızlar, “Osmanlı savaşı kazansın!” diye altınlarını yollamışlardı.

Ne var ki İttihat`tan evrilen ve çevrilen Tek Parti`ye banka lazımdı. İş Bankası, sermayesi cihad altınları olan haramzade idi.

………….

Seküler ihanet, Bengalliyi, 20 global testil firmasının ucuz işgücü olarak görüyor; İngiliz aşığı Bengal Cuntası, conta bile üretemiyordu.

Kısa süren şaşkınlık, yerini ‘ayağı yere basan` bir dirence bıraktı. Mevdudi, Hind Kıtası`ında Cemaat-i İslami`yi kuruyor, Mısır İhvanı`ndan ilham alıyordu.

Müslüman Kardeşler`den aldığı direniş ruhuyla, “Sabredin, ayrılmayın; çok yakında Hint Kıtası Müslüman olacak!” diyordu. Cinnah İle İkbal, ‘iyi niyet taşlarıyla örülü yanlış yolda` tarihi bir hata ediyorlardı.

Pencap`a, Afgan`a, Keşmir`e, Sind`e sahip çıkacaklardı; yeni devletin adı Pakistan`dı. Lakin ‘Tosya`ya pirince giderken evdeki bulgurdan olmak`tı sonu. “Birleşelim” derken ayrılmak, ufalanmak, ezilmek, ne büyük basiretsizlikti.

Şairler devlet yönetmeye kalkınca olacağı buydu. Çünkü idare, dirayetli amirlerin/alimlerin işiydi. Mevdudi alim, İkbal şair, Cinnah ise baskın güçlerin adamıydı.

1971`de Hindu çeteler, Bangladeş`i boydan boya işgal ettiler. Laikler, ırkçılar, sosyalistler, Hindular ve İngilizler, 5 koldan kan gölüne çevirdiler ülkeyi. Mevdudi haklı çıkmıştı, ama nafile! Olan olmuştu.

Pakistan, Hindistan ve Bangladeş Cemaat-i İslami`si birleşerek, Bengal Cihadı başlattılar. Molla Abdülkadir, Gulam Azam ve Mutiurrahman Nizami, sonu şehadetle bitecek 43 yıllık dostluğun temellerini attılar.

Milyon milyon şehit veren Cemaat-i İslami, Bangladeş`in onuru, gururu, şerefi ve haysiyeti idi. 5`li çete çekilirken Cunta yönetimi bıraktılar. 

Muciburrahman`dan kızı Hasina`ya 45 yıllık süerç, Bangladeş için tam bir yıkım olmuştu. Barış Ödülü alması gereken Cemaat-i İslami kadrosuna, işlenmiş tüm günahlar yüklenerek soykırım uygulandı.

Cemaat- İslami, tekstil sektöründe, ayda 50 dolara, günde 15 saat çalıştırılan kadınların kızların hakkını savunuyor; zulme isyan ediyordu.

Cemaat-i İslami halkı uyandırdıkça, tepki Londra`dan önce Dakka`dan geliyor, Hasina Cuntası, halkı canından bezdiriyordu.

Molla Abdülkadir direnişin beyni, Gulam Azam omurgası, Mutiurrahman çatısı idi.

‘Hiçbir iyilik, cezasız kalmaz`dı.

Merkez Cezaevi`nde Firdevs`e uçan yiğitler, ruhlarıyla dünyaya  ışık tutuyor, şehadet kuşağı yeni önderlerini bekliyor.

Tarık Sezai Karatepe / doğruhaber