• DOLAR 32.995
  • EURO 35.801
  • ALTIN 2528.57
  • ...

Z kuşağı, alfabenin harflerine sıkıştırılan gençliğin hazin sonu... Bu olaylar bizleri hem üzüyor hem de kara kara düşündürüyor.

İki genç kızın birlikte intihar etmesi, ardından başka bir genç kızın kendini alışveriş merkezinde boşluğa bırakması, hatta az önce aldığım bir haber 20’li yaşlarda bir gencin yüksek dozda uyuşturucu alarak hayatını kaybetmesi... İntihar eder gibi.

Bu gençler neden hayatlarına son veriyor? Gencecik henüz hayatlarının baharında. Onları hayattan bu denli uzaklaştıran, hayattan koparan ne?

Bu tür olayların ekonomik, sosyolojik ve psikolojik sebepler silsilesinin acı sonuçlarını yaşadığımızı ne kadar fark ettiriyor acaba? Toplumda meydana gelen bu tür hadiseler, dini ve insani değerlerimizi aşındıran bu olaylar, huzurun giderek azalmasına sebep oluyor.

Ekonomik sıkıntılar, maneviyattan uzak bir yaşam, sosyal medya ağları... Gençlerde bir gelecek kaygısı oluşuyor. Bu durum ruh sağlıklarının yitirilmesine ve mutsuz bir tablonun oluşmasına neden oluyor.

Ekonomik sebepler mi yoksa psikolojik sebepler mi intihara sürükleyen? İntihar vakalarını sadece bireysel ve psikolojik nedenlere bağlamak da doğru olmaz. Yoksa sebep sosyal medyada, TV’lerde şiddeti ve cinayetleri özendiren ve intihara teşvik eden filmler ve diziler mi? İntihar haberleri de tetikleyici unsur olabiliyor.

Elbette intihar haberlerinin verilmesi intihar vakalarının engellenmesi açısından önemli. Fakat haberlerin servis ediliş şekli de çok önem arz etmektedir. İntihar olaylarının dramatize edilerek verilmesi “yapacak başka hiçbir şey kalmamıştı...” gibi cümleler bu tür olaylar için tetikleyici sebepler olabiliyor.

Gençlerin sürekli kullandıkları kelime “yoruldum”...

Yaşadıkları çevre, dijital ortamlarda gençlere çok kötü durumda oldukları telkini veriliyor ve gençler buna inandırılıyor.

 Özellikle son yıllarda eğitimli kişilerin, lise ve üniversite mezunlarının suça bulaşmış olmaları sadece ekonomik kaynaklı değil, eğitim noktasında da ne kadar eksikliğimiz olduğunun da göstergesidir.

Eğittiklerimize ahlak konusunda, değerler konusunda etkili bir eğitim verilmediğinden kaynaklanıyor bunca yaşananlar.

Umutsuzluk, karamsarlık ve tükenmişlik sendromu yaşayan gençler hayata küsüyor.

Evet, hayatta zorluklar var, her türlü zorluklarla karşılaşılabilir ama pes etmek, kendini salıvermek çözüm değil.

 Hele de intihar hiç çözüm değil!

Toplumda meydana gelen intihar vakalarının sadece psikolojik ve bireysel nedenlere bağlanması doğru değildir. Çünkü intihar toplumsal bir olgudur.

İntihara neden olan sebepler toplumun meydana getirmiş olduğu çarpık ilişkilerin yansımasıdır. Bu yansımalar bir kâbus gibi gençlerin üzerine çökmüş. Gençlere ‘kendi kendine yetebilirsin’ ve ‘sen farklısın’ gibi yaldızlı sözlerle bilinçaltına yerleştirilen bireyselcilik söylemi, gençleri yaşadıkları sorunların içinde boğuyor. Hayatın ağır yükü altında kalan gençler ‘kendi kendilerine yetmeyince’ kalabalıklar arasında yalnızlaşıyor. Herhangi bir destekten de yoksun kalan gençler ‘sen farklısın’ düşüncesine kapılarak çözümü intihar etmekte arıyor.

Alfabenin harflerine sıkıştırılmış Z Kuşağı denilen kuşağa verilen rol model ve zihinsel algı haz ve hız üzerine bina edildiğinden dolayı hazda doyumsuzluk, hızda ise intihar vakaları meydana geliyor.

Hayatın akışında trafikte dâhi haz ve hız kontrol edilmediği vakitler kazaların meydana gelmesi kaçınılmaz olduğu gibi insanî ilişkilerde ve sosyal hayatta da haz ve hızı kontrol altında tutan değerler ve maneviyattan soyutlanmak da aynı şekilde intihar vakalarının başka bir nedeni olabiliyor.

Bu intiharların önüne geçebilmek için; insanı, toplumu, gençleri ve aileleri kontrol altında tutan kaideler silsilesine riayet edilmesi gerekiyor. 

Değerler silsilesine riayet etmeyen gençlik, kültür çatışması arasında sıkışarak bocalıyor ve netice olarak hayatına son verebiliyor.

Z kuşağının kontrolü zor olsa da ailelere büyük iş düşüyor. Öncelikle ebeveynler teknolojik bağımlılıktan kurtulmalı sonra çocuğuna güzel örnek olmalıdır.

Aile bireyleri birbirleri ile daha fazla vakit geçirmeli, sağlıklı iletişimin oluşmasını sağlamaya çalışarak, çocuklarıyla ilgilenmeli, onları yalnız bırakmamalıdır.

Aileler çocuklarına sahip çıkmalı, sorunlarına çözüm üreterek empati kurmalı, iman, maneviyat, yardımlaşma, paylaşma... gibi değerleri öğretmeli.

Anne babalar çocukları Z Kuşağı projesine teslim etmemelidir.

Sema Yarar