Bitmeyen Sınavımız Kudüs
Yüz dört yıldır bitmeyen bir hasretimiz var, dinmeyen bir ızdırabımız var, kanayan bir yaramız var; Kudüs. Yüz dört yıldır kapanmayan bir parantezimiz var. Yıl 1917 ve şimdi 2021, yüz dört yıldır Kudüs’süz yaşıyoruz. Kudüs’süzlük bizim kaderimiz mi yoksa kusurumuz mu? Haşa! Allah bizim düşmanımız değil, velimiz ama buna rağmen bu kadar uzun süren Kudüs hasretimizin gerisindeki sebepleri düşünmemiz gerekmiyor mu? “Başınıza gelen her musibet kendi ellerinizle işlediklerinizdendir” buyuruyor yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, bu gerçekle yüzleşmemizi istiyor.
Acaba Kudüs’süzlük musibetini hazırlayan hangi günahlarımız? Kendimize sormamız lazım. İşte bunları yazarken Kudüs’ün bir hak ediş olduğunu eklememiz gerekiyor. Hak ettiğimizde Allah Kudüs’ü, Özgür Kudüs’ü bize nasip edecektir. Kudüs bir sonuçtur, neyin sonucu, hangi sınavın sonucu, hangi sürecin sonucu? olduğunu iyi bilmemiz lazım ve bedel ödememiz gerekiyor. Bir de Kudüs’ü hak etmemiz için hangi donanımlarla yola çıkmamız gerekiyor, hangi birikime, hangi özelliklere sahip olmamız gerekiyor? Biz ahlak savaşını kazanmadan Kudüs’ü kazanamayız, adalet savaşında izzet ve onur savaşında kendimize düşen görevi yapmadan Kudüs’e ulaşmamız mümkün görünmüyor.
Eğer bir Kudüs fethi üzerinde duracaksak, önce tarihin akışı içerisinde Kudüs sınavını verenlere de dönüp bakmamız lazım. Hz. Ömer (r.a) 'ı yakın takibe almamız gerekiyor, Selahaddin-i Eyyubi’nin duruşunu yeniden konuşmamız gerekiyor, İzzeddin el-Kassam’ın mücadelesine ve İntifadanın ortaya koyduğu o onurlu direniş üzerinde ciddi ciddi durmamız gerekiyor. Sözü fazla uzatmadan, bizler eğer ki yukarıda bahsettiğimiz bu ahlaklar ile ahlaklanıp, örnek şahsiyetlerin yolundan gidersek, emin olun bugün Kudüs’ün anahtarı bize, tıpkı Hz. Ömer'in Kudüs’ü aldığı gibi kansız ve kılıçsız bir şekilde fethi nasip olur. O günleri görmek ümidiyle.
Selam ve dua ile.
TAHA ÖLMEZOĞLU-Konuk Yazar