• DOLAR 34.666
  • EURO 36.331
  • ALTIN 2942.253
  • ...

                                                        Başımızın tacı, elleri öpülesi, her türlü ikram ve hürmete layık, kutsallarımızdan sonra en kıymetli varlığımız, dünyaya geliş sebebimiz, kulluk mertebesine ulaşmamıza vesile olan, hakları ödenmez anne babalarımız. Evladı söz konusu olduğunda tüm varlığını göz kırpmadan feda edebilen, Allah’ın Rahim sıfatının en güzel tecelli ahı, şefkati sınır tanımaz, koruyucu meleklerimiz, can annelerimiz. Çoğu zaman dile vuramasa da buğulu gözlerinden merhamet damlayan, çöken omuzları hayatın ağır yükünü taşıdığına şahitlik eden, çocukluğumuzda bileği bükülmez, süper kahraman olarak gördüğümüz, yuvamızı dimdik ayakta tutan sağlam sütun, gölgesinde emniyet ve huzur bulduğumuz fedakar, cefakar biricik babalarımız.

       Sözleri mıh gibi zihnimize çakılan, hayatımızın labirentlerini rahat aşabilmemiz için bize bir ömür kılavuzluk yapan ebeveynlerimiz hürmetlilerimiz.

      Ebeveynlikten bahis açılmışken her konuda olduğu gibi babalık rolünde de örnek alınacak üsve-i hasene (en güzel örnek) biricik peygamberimiz geliyor aklımıza. Tüm insanlarla münasebetlerinde en güzel modeli sergilediği gibi babalıkta da emsalsiz bir örneklik görmekteyiz. Kız çocuklarının diri diri gömüldüğü cahiliye döneminde, kız babası olmakla iftihar etmiş; Hz Fatıma(ra.)  içeri girdiğinde onu ayakta karşılayıp kendi yerine oturtarak kadına hürmetini zirvesine ulaşmıştır.

        Torunlarını öptüğünü gördüğünde bir adam ona şöyle demişti : “Siz çocuklarınızı öpüyor musunuz? Oysa benim on tane çocuğum var ve hiçbir zaman onları öpmem.” Efendimiz : “ Allah merhameti gönlünden aldıysa biz ne yapalım !?” buyurarak merhamet ve sevginin çocuğa fiili olarak da gösterilmesi gerektiğini öğretmiştir . Hayatı herkesin hayatından daha zahmetli, dolu ve ağır geçtiği halde ne yorgunluğunu ne meşguliyetini öne sürmemiş, evlatlarını sırtında taşıyarak atçılık oynamış, güzel sözler söylemiştir. En önemli meseleleri anlatırken bile evladının yere düştüğünü gördüğü zaman koşarak onları yerden kaldırılmıştır.

        Onun hayatındaki güzel babalık örnekleri saymakla bitirilemez şüphesiz.  Ama biz onu yeterince bilmediğimiz ve örnek almadığımız için bu konuda da nakıs kalıyoruz. Bugün gecesini gündüzüne katıp çocuğunun bir dediğini iki etmeyen, dilediği oyuncağı almaya çalışan, kendisi giymediği halde en iyi kıyafetleri ve ayakkabıları evladına alan fakat sevgisini gerek lisan ile gerek beden dili ile ifade edemeyen asrımızın baba örnekleri ne yazık ki çoktur. Bir fidan gibi yanında büyük serpilen evladının maddiyattan daha çok sevgiye, ilgiye ve zaman ayırmaya ihtiyacı olduğunu gözden kaçırabiliyor babalarımız. Evet, kabul ediyoruz hayat yorucu ve zor gerçekten. Yapacak yığınla önemli işlerimiz var. Bir kısım babalarımız irşad edeceği toplulukların derdine düşüyor belki ama evde bir ya da birkaç çift mahzun gözün yolunu gözlediğini, saçını okşayıp gönlünü minik iltifatlarla almasını beklediğini gözden kaçırıyor. Zaman hızla akıp geçiyor ve hayatta boşluğu asla doldurulamayan özgüvenin kaynağı baba şefkatinden mahrum bırakılmış yürekler, hayat boyu o boşluğu doldurmak adına savrulup duruyorlar. Çoğu zaman yanlış arkadaşlıklar kuruyor, türlü suçlara bulaşıyor, hayatları kararabiliyor. Özellikle kız çocuklarının narin bedenlerini az bir sevgi gördükleri şahıslara düşünmeden teslim etmeleri hep baba şefkatinin eksikliğinden kaynaklanıyor. Çünkü kadının fıtratındaki koruyup kollanma, sevgi ile sahiplenilme duygusu küçük yaşlarda yeterince doyurulmadığında, büyüyünce bu tarz yanlışlara düşmelerine sebep olabiliyor maalesef. Önümüzde Allah Resulü gibi güzel bir baba modeli dururken asrımızın babalarına düşen; babalık sorumluluğunu kulluk bilinci ile yerine getirmektir.

    Bu bilinçle evlatlarımızı öyle kucaklayalım ki hayatları boyunca bir yüreğin kendisi için attığını ve desteğini asla esirgemeyeceğini unutmasınlar. Her akşam kapıya koştuklarında; huzur, güven, tebessüm, merhamet ve sevgiye kavuşmanın heyecanını yaşasınlar. Bu huzur ve emniyetle hayat yolunda sağlam adımlarla yürüyebilsinler. Bu her evladın dileği ve hasretidir, esirgenmemelidir.

Konuk yazar: Mürvet OKUR