Çocukların rüyalarına bomba atmak
Türkiye`de, gündem o kadar çok hızlı değişmektedir ki, hangisine yetişip hakkında değerlendirmede bulunacağına şaşırıyorsunuz. Fırat Kalkanı mı, Musul Harekâtı mı, Trump`la yeni katliam girişimleri mi, AB büyükelçilerinin HDP Meclis grubuna katılmaları mı, yoksa PKK`nin her gün tonluk bombalarla katlettiği mazlum Kürtlerin dramını mı? Hangisinden başlanmalı? Veya hepsi birbirinden bağımsız mı?
Elbette en yakınımızdan başlamamız ve yıllardır aramızda patlatılan bombalarla, acılar üstüne acılar yaşatan komünist örgütün vahşetini görmemiz gerekiyor. PKK, Son Diyarbakır`daki tonluk bombalarla, karanlık ve halka düşman olan çirkin yüzünü bize bir kez daha gösterdi. Bu ihanet saldırısında 11 vatandaşımız hayatını kaybetti. Bazıları ağır olmak üzere 400 vatandaşımız yaralandı. Bazıları yoğun bakımda hala yaşam mücadelesi verirken, bazıları aldıkları darbeler sonucu, geride kalan yaşamlarına engelli bir birey olarak devam edecekler.
Tahrip olan yüzlerce ev, yok olan işyerleri, ticari hayatları son bulan esnaf ve en önemlisi de bu olaydan olumsuz etkilenen binlerce insan ve bir ömür boyu sürecek olan travmalar. Hele çocukların atlatamadığı kâbus dolu geceleri, ‘anneciğim! bu sefer biz de ölecek miyiz?` şeklindeki çocukların annelerine korkulu dolu bir geleceği ifade etmeleri, zulmün vardığı boyutları bize göstermektedir. Çocuklarımızın geleceğe korku dolu gözlerle bakmalarına sebebiyet veren bu ihanet saldırılarının son bulma zamanı gelmedi mi?
Çocuklarımızın bombalarla uyanmadıkları bir gün, ne güzel bir gün olacak! Yarınlarından endişe duymadan, normal hayatlarını sürdürecekleri bir dünya, niye onlara çok görülüyor? Bu çocuklara sadece bombaların dehşetini yaşatanların çirkin emellerine ne zaman dur diyeceğiz? Çocuklarımızın rüyalarında, patlayan bombaların dehşetiyle uyanmalarına daha ne zamana kadar seyirci kalacağız?
Ayda ortalama birden fazla tonluk bombalarla, halka yönelik yapılan saldılar bize açıkça göstermektedir ki, bu komünist örgüt bir yıkım projesidir. Bunların kimlerle dost olduklarını, kimlerden silah ve emir aldıklarını iyice görmeliyiz. Onların emir babalarını gördüğümüzde ve Müslüman halka düşman, karanlık mihraklarla işbirliklerini net olarak müşahede ettiğimizde, niçin özellikle Kürt belde ve sokaklarında bu tonluk bombaları patlattıklarını da anlayabiliriz.
Hendek vahşetiyle, hayattan koparttıkları 7 binden fazla gencin kanı, yıkılan mahalleler ve şehirler, emir babalarının Kürtlere yönelik kin ve nefretlerini dindirmemiş olacak ki, tonluk bombalarla sokak sokak Kürtlerin evleri başlarına yıkılmaktadır. Bu evler onlarcasına mezar olmakta, yüzlercesini yaralı bir halde, geleceğe korkuyla bakacak bir çaresizlik içerisinde bırakmaktadır.
Son Diyarbakır saldırısında evi başına yıkılan bir çaresiz şöyle feryat ediyordu:” evimizi yıktınız, canımızı aldınız, bizden ne istiyorsunuz?” aslında bu feryat yıllardır, Kürdistan`ın her tarafından acı acı gelmekteydi. Annelerin parçalanmış cesetler üzerinde feryatları, kan ağlamaları, babaların yıkılmış ve tahrip edilmiş evlere çaresiz bakışları, çocukların olayın şiddetinden şoka girmeleri, aslında hep yaşadığımız acı ve gözyaşı dolu gerçeklerdir.
Hainler ihanetlerinden vazgeçmezler, çünkü bu şekilde görevlendirilmişlerdir. Onların emir babaları da bize olan kin ve nefretlerinden vazgeçecek değillerdir. Çünkü onların hayattan anladıkları bizim ölümümüzdür. Peki, bu zulme maruz kalan mazlumlar ne zaman uyanacaklar?