Taliban'a akıl verenler ve Amerikan fondaşları
Afganistan'da ABD'nin hezimetinden sonra, yerli mandacılar büyük bir şoka girdiler. 'Amerika burayı teslim ederek gitti' şeklinde hüzünlerini bastırmaya çalıştılar. Bu mandacılar, medyanın her biriminde ABD’ye tek olumsuz bir kelime kullanmaksızın 'Taliban ne yapacak?' sorularıyla, aslında Taliban % 100 başarısız olacak temennilerini, 'gerçek' gibi dile getirmeye başladılar. Zira efendileri büyük bir zilletle Afganistan'dan kaçmıştı ve bunu kamufle etmek gibi bir görevleri vardı.
Şimdi de 'Taliban böyle yapmalı, şöyle hareket etmeli' şeklinde akıl vermek isteyen iki çeşit güruh türedi. Birinci güruh, yerli mandacılardır ki; zihinsel olarak iğdiş edilmiş olan bu zavallıların, akla ziyan hezeyanlarıdır. Aldıkları fonların onlara yüklediği 'zillet misyonundan' olacak ki; 'İslami kurallara uygun bir yönetim asla kurulmamalıdır' şeklinde Amerika’dan çok Amerikancı bir ağızla zihinsel mandacılıklarını ortaya koymaya çalışmaktadır.
Bu güruh, adeta Taliban'ın Afganistan'ı işgal ettiğini, her tarafı yakıp yıktığını, Amerika’nın 20 yıldan fazla yaptığı hizmetlerinin??!! anlaşılmadığını anlatmaya çalışmaktadırlar. 20 yıldan fazladır, sadece ABD işgaline karşı vatanlarını ve insanlarını özgürleştirmek için mücadele eden Taliban'ın öcü gibi gösterilmesi ve işgalcilerin bütün insanlık dışı uygulamalarına karşılık masum gösterilmesinin, ancak zihinsel işgale uğramış ve şahsiyetleri fonlarla ellerinden alınmış modern köle ruhlu yaratıkların işi olabilir.
İkinci güruha gelince, bazı Müslüman şahsiyetlerin 'Taliban bundan sonra böyle hareket etmeli' şeklinde üstenci bir yaklaşım ile akıl verme yarışına katılanlardır. Oysa ülkemizde onlarca Amerikan üssüne karşı 'bir çakıl taşı' dahi atamayacak kadar korkak olanların, 20 yıldır silahla Amerikan barbarlarını ülkelerinden kovmak için her türlü fedakârlığı göstermiş olan bu insanlara, daha adilce yaklaşım gösterilmesi gerekmez miydi?
Taliban, ülkesini özgürleştirmek ve Afganistan'da Amerikan barbarlığına son vermek için gece gündüz mücadele etti, canlarını ortaya koydular, ailelerini feda ettiler ve neticede ülkelerinin bağımsızlığını kendi geleceklerine tercih ederek dünyada eşi ve benzeri az görülmüş destansı bir başarıyı bize gösterdiler. Bu mücadele birikimini, bu mümince azim ve kararlılığı ve karşılık beklemeksizin uzun yıllara dayanan fedakârlığa karşı 'akıl satıcılığına' kalkışanların, ülkemizdeki şer yuvası olan Amerikan üslerine karşı sessiz, çaresiz ve korkakça yaklaşımları üzerine derin derin tefekkür etmeleri daha doğru olacaktır.
ABD, Afganistan'dan kaçarken başta Kabil Havaalanı olmak üzere, elinin ulaştığı her yeri tahrip etti, yakıp yıktı. Havaalanının bütün araç ve gereçlerini kullanılamaz hale getirerek adeta yangın yerine çevirdi. Burada düzmece bir saldırı bahanesiyle, 160'tan fazla insanı hem de yıllarca kendisine hizmet etmiş işbirlikçilerini kurşunlayarak öldürdü. Bütün askeri ve sivil araç ve gereçleri, bombalarla patlatarak ve ateşe vererek son uçakla defolup gitti.
Geride tahrip edilmiş bir mazlum ülke, 40 milyona yakın aç ve perişan Müslüman bir halk, yüz binlerce ölü, bir o kadar yaralı ve sakat kalmış ve yaşanmaz derecede bir ümitsizlik bıraktı. Bir de işgale katılmış askerlerin ibretlik itirafları... Şöyle diyordu bir işgalci: "Biz Afganistan'a terörist bulmaya gittik, fakat NATO askerlerinden başka terörist bulamadık. Zira biz öldürüyorduk, biz yakıyorduk, biz yıkıyorduk."
Evet, ABD Afganistan'dan defoldu gitti. Afganistan, batının işgalinden kurtuldu. Acaba bizim mandacılar, zihinsel işgalden ne zaman kurtulacaklar?