• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Son alınan kayyum kararıyla ciddi bir tartışma başlamış durumdadır. Kararın yerinde olup olmadığını, mahkeme kararları ve ortaya çıkacak belge ve delillerin durumu belirleyecek. Zira hükümet tarafı çok ciddi suçlamalarla bu operasyonu başlatırken, karşı taraf ise suçsuzluğunu dile getirmektedir.

Söz konusu belediyelerdeki bazı uygulamaların kabul edilmezliği ortadır. Kendileri gibi düşünmeyenlerin işten çıkarılması veya baskı altında tutulması hatta tehdit edilerek susturulması bölgede çokça konuşulan sıradan haberler haline geldi. Hele belediye kaynaklarının tamamının dağa gönderildiği şeklinde kanaat ise çok daha yaygındır. Hizmet yapılmaması ise herkesin malumudur.

Ancak belediye başkanlarının, bu yöntem ile görevden uzaklaştırılması seçmenleri tarafından hiç de hoş karşılanmadığını söylemek gerekir. Yargılanmaları sonucunda, suçlu bulunmaları halinde görevden alınmaları daha doğru bir yöntem olacaktı. Şimdi bu kararın tamamen siyasi bir karar olduğu dillendirilmektedir. Zaten politize olmuş olan halk da buna kanaat getirmektedir. Bu kararın keyfi olduğu yönündeki propaganda ise tüm hızıyla sürdürülmektedir.

Belge ve delillerin somut bir şekilde tüm halka gösterilmesi ve bu durumun objektif bir medya anlayışıyla halka sunulması daha doğru olacaktı. Ancak yapılan haberlerin milliyetçi reflekslerle sunulması, karşı tarafın aynı reflekslerle duruş sergilemesine sebebiyet vermektedir. Siyah ve beyaz şeklindeki yaklaşımlar sadece 'taraflı yargıları' beraberinde getirir. Doğrular görülmez, hissiyatlar konuşur ve hakikati dilen getiren sesler susturulmaya çalışılır.

Bu durum da yönetememeyi beraberinde getirir. İç şartlar, dış mihraklar, çevremizi saran ateş çemberi vb. her neyse, bu ülkenin aklıselim ile kardeşlik duyguları içerisinde, sabır ve metanetle ama asla adalet anlayışından taviz vermeden yönetmek gibi bir zaruretimiz vardır. Eğer adalet yoksa keyfilik başlar. Keyfiliğin olduğu yerde ise hemen herkes bir taraftan bu işe dalma cesareti gösterir. Kaos ta buradan başlar.

Yönetememenin bir diğer göstergesi ise memur ve işçilerle zam pazarlıkları oldu. Hemen bütün ürünlere % 100’e varan zamlar oldu. Devletin eliyle elektriğe, doğalgaza ve en son çaya %15 olarak iki sefer zam yapıldı. Memura verilmek istenen zam ise % 4 gibi komik bir rakam oldu. Buradan bakıldığında bile yönetememek gibi bir sıkıntının çok bariz bir şekilde olduğu görülmektedir.

Zamlar ve hayat pahalılığı insanları bezdirmiş durumdadır. Memur kesimi gibi orta halli insanlar geçinemiyorsa, dar gelirli insanların nasıl geçindiğini düşünmek bile sıkıntı veriyor. Beri taraftan aşırı israftan hiç ödün verilmeden har vurup harman savurmak ise halk ile yönetim arasında yer alan bürokrasinin ne kadar da savrulduğunu, kokuştuğunu ve yönetmekten aciz hale geldiğini göstermektedir.

Halkın nasıl geçindiğini, hele fakir ve dar gelirli insanların hayatlarını hangi zor şartlar altında sürdürdüklerini bilmek istemeyen bir bürokrasi ile işçi ve memurların ay sonunu nasıl getirdiklerini duymak istemeyen, halktan tamamen kopmuş olan bir yönetim; aslında ülkeyi yönetmiyor, sadece vaziyeti idare ediyor. Bu durum da hayra alamet değildir.

Kenan ÇAPLIK