• DOLAR 34.372
  • EURO 37.038
  • ALTIN 2969.554
  • ...

Son yaşadığımız travmalar, Eylül ve Leyla kardeşlerimizin başına gelen insanlık dışı olaylar, aslında toplum olarak ne kadar da savrulduğumuzu göstermesi açısından ibret vericidir. Masum çocukların canına kast edecek kadar zıvanadan çıkan bir nesil ve çürümüş bir vicdan ile karşı karşıyayız.

Değer yargılarından uzaklaşmış, Allah korkusunu kalbinden söküp atmış, tamamen bencil ve yaşadığı anın içinde nefsanî/hayvani duygularını tatmin etmeye yönelik bir ihtirası görüyoruz. Anlık ihtiyaçlarını gidermeye yönelik canavarca hisler içinde hareket etmeye çalışan, insani değerlerden yoksun bir yaratık karşımıza çıkıyor.

Peki, bu savrulmuş insanlık ve canavarlaşan vicdansızlıklar durup dururken mi ortaya çıkıyor? Yoksa yüz yıla yakındır, insanımızı İslami değerlerinden koparmak için canla başla çalışan batıya körü körüne tapmış, çürümüş sistemin ektiklerini mi biçiyoruz? Elbette objektif bir gözle olaya baktığımızda bilinçli ve planlı bir şekilde dini değerlerin insanların hayatından çıkarıldığını, dini ve manevi olan bütün değerlerin ötekileştirildiğini, buna karşılık haramların adeta teşvik edildiği ve insanların buna zorlandığı ucube bir sistem ile karşı karşıyayız.

Hele devlet teşvikleriyle çekilen dizi ve filmlerin çoğunluğunda; gayri meşru ilişkiler, içki içmek, hırsızlık, çocuk istismarı, adam öldürmek ve daha sayamayacağımız çeşitlilikteki iğrençlikleri adeta hayatın doğal bir akışı şeklinde, özendirici bir formatta halka izlettirilmeye çalışmaları sistemin bugüne kadar bu milletin değerlerine nasıl baktığını da ortaya koymaktadır. Bu ve benzeri icraatlarıyla adeta bir bataklığa dönüşen sistemin içinde yetişen insanların da sivrisinek gibi sağa sola saldırmaları olağan hale gelmektedir.

Bize ait olmayan sistemin çürümüş ve kokuşmuş haliyle sağlıklı vicdanlar üretmesini beklemek saflık olacaktır. Bu sistem çürümüş haliyle devam ettiği müddetçe daha çok acı olaylara şahit olacağız. Halkın inancını ve değer yargılarını içermeyen bu yabancı sistemi ısrarla ayakta tutmaya çalışmak ayrı bir garabettir. Bu sistemin çürümüşlüğünü görmeli, sistemin inancımız ve hassasiyetlerimiz doğrultusunda yeniden inşa edilmesi acil olarak sağlanmalıdır.

Elbette suç işleyen her kim ise, hak ettiği cezayı en hızlı ve gerçekçi bir şekilde karşılığını bulmalıdır. Ancak bataklığı/çürümüş sistemi görmeyip sadece suçluları/sivrisinekleri cezalandırmanın doğru olmadığı kanaatindeyim. Zira bataklık durduğu sürece sivrisineklerle uğraşmaya devam edeceğiz. İnsani ve de İslami olan, insan fıtratına uygun bir sistemi hayata geçirmektir. Bu bütün Müslüman halkın isteğidir.

İnsanlar inançları doğrultusunda eğitim almak istiyorlar. Halk dini değerlerine uygun muamele görmek ve devletten ona göre icraat beklemeyi diliyor. Kanunlar Allah'ın emrettiklerine uygun olmalı, cezalandırmalarda yine inancımız doğrultusunda gerçekleştirilmelidir. Kısas olayı hayata geçirilmelidir. Her şeyimizi batıdan ithal etmek gibi bir eziklik ve zilletten kurtulmalıyız.

Vicdanları yaralayan her olaydan sonra, ah vahlar edip kısa süre sonra bu canavarlıkları unutacağımıza ve sürekli karanlığa söverek duracağımıza, bu sistemin yanlışlıklarını, çürümüşlüğünü ve bataklığa dönüşen yapısıyla yüzleşmeyi amaç edinmeliyiz. Bütün iyi niyetimizle, bu vatan bizim, bu millet bizim milletimiz ve artık hiçbir acı yaşamak istemiyoruz. Hepimiz bu gemide yolculuk yapıyoruz, bu geminin sağlıklı bir şekilde yoluna devam edebilmesi için bize uygun bir sistemi hâkim kılmalıyız.