• DOLAR 34.51
  • EURO 36.178
  • ALTIN 2981.86
  • ...

Birbirleri gibi düşünsel artı ve zaaflara sahip insanlar, onları her yönüyle teçhiz edip güzel bir yaratışla bezeyen İlahi iradeden yoksun adımlar atınca ayaklar birbirine dolanır. Kendi ayakları üstünde durmaktan aciz insan, başkalarını ayakta tutacağına kendini inandırır. Oysa bu halin gerçeklikten uzak olduğu akıllara uzak değildir.

Sosyal hayatı dizayn etme unutkan, gafil, nakıs olan ve kâmil olmayan insani iradeye havale edildiğinde, başka insani iradeler haklı olarak buna itiraz eder ve kendi istek, beğeni ve ihtiyaçlarını öne çıkaran düzenlemeler ister. Sayısal çokluğu elinde bulunduran demokratik, ezilenleri öne çıkaran sosyalist, dini sosyal hayattan uzaklaştırmayı gaye edinen laik, sermayeyi öne çıkarıp kutsayan kapitalistler…

Elhasıl herkes yönetimde kendi borusu ötsün ister ve doğal olarak da yönetime gelince kendi istediği yönetsel şeklin rengini öne çıkarır. Haliyle muhalefette kalanlar da kendi bakış açılarını doğru bildiklerinden iktidarların her yaptığını yanlış görür, reddeder, işi kavgaya vardırırlar. Konuşarak, danışarak, anlaşarak işi olumlu noktaya getirme erdemini elde etmemiş olanlar, acziyetlerini yumruklarını, tekmelerini konuşturarak sergilerler.

4+4+4 sistemiyle ilgili meclis görüşmelerinde ekrana yansıyanlar, mahalle çocukları misali kapışıp kozlarını paylaşan bu insanların doğru kararlar almaktan, doğruya vesile olmaktan ne kadar uzak olduklarının en açık bir delilidir. Adalet, hak, mana… Yoksunluğu yöneten-yönetilen, iktidar-muhalefet çatışmasını; toplumsal istikrarsızlığı beraberinde getirmiştir.  İktidarda iken sorunları abartılı bulan, adalet isteyen her girişimi toptan düşman ilan eden, aleyhlerindeki her girişimi tehlike addeden veya sorunlara ‘Dostlar alışverişte görsün!` türünden yüzeysel yaklaşanlar; iktidardan uzaklaştıklarında ise nasırlarına basılmışçasına feryadı koparırlar; sanki millet onların samimi olmayan çehresini bilmiyormuş gibi yeniden sorunlara sahip çıkarlar.

Çözüm için kendilerini en yetkin adres ilan ederler. Bir de halka yakın bilinen, halkın kendi bağrından çıkan, mazlumların mağduriyetine yakın mağduriyetler yaşayanlar belki kanayan yaraya pansuman olur diye sevilir, desteklenir, iktidara getirilir. Bunlar, yaraya merhem olmaz ve yarayı da yok sayarlarsa sorun o zaman asliyet kazanır ve giriftleşir. Kendini mağdur edenlere esip kükreyen, aslan kesilen bu tipler asıl mağdurları görmezden gelip bir de bu ülkede benden başka mağdur yoktur deyip mağduriyeti aleni hale getiren adalet ve kalkınma etiketli girişim de sorunlara adeta bir asliyet kazandırdı. Öyle ki sadece mağdur edildiği noktaya gelmiş bir durumdadır. Hem adalet temsilleri de kendi hallerinin basitliğini ve komikliğini resmedecek şekilde bir gözü görmek istediklerine açık, diğer gözü de görmek istemediklerine kapalı bir simgedir. Son günlerde eğitim sisteminin açmazlarına radikal bir öneri gibi gösterilen 4+4+4`ün aslında daha önceden olan bir uygulamanın devamı olduğu satır aralarında görüldüğü gibi bu hakikat Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer`in ifadelerinden de anlaşılmaktadır. Diyor ki, sayın bakan: “Bu kanun, eğitim sorunlarını çözen bir kanun değil; sadece düzenleme yapan bir kanundur. Bazı sorunlar bugünkü kanun çıkmasa da vardı, çıktığında da devam edecek…” Karma eğitim, ahlaklı bir nesil için hala bir zehirdir. İdeolojik amaçlı and, öğrenciler üzerinde zorunlu köleleştirmedir. Kur`an eğitiminin önünde engeller hala yasal olarak devam etmektedir ve yarın sol tandaslı bir anlayışın iktidar olması halinde onlara nasıl bir teşvik primi olacağı da ortadadır.

Başörtüsü yasağı daha da artarak devam eden çıplaklaşma kültürüne bir davetiyedir.

Bu ve benzeri sorunlar orta yerdeyken beşer ürünü yasaları övmenin, sahiplenmenin ciddi bir dayanağı yoktur. Bakan Bey, ifadelerinde din dersinin gerekliliğine bir zahmet(!) inandığını ama bu din dersinden de her öğrencinin kendi dinini öğreneceği bir çapta tercihe bağlı; hafızlık ve benzeri dini eğitimlerin de okul dışı olduğunda ancak yaz tatilinde olabileceğini söylüyor. Yani anlayacağınız, bu çürük dala umut bağlayanlar ellerini keyifle ovuşturmaktansa hayıfla yüzlerine örtmelidirler. Dindar nesil söylemini sloganlaştıranlar, kendi anladıkları ve istedikleri dindarlıktan dem vurmaktalar; yoksa Allah`ın istediği dindarlık ve dindar nesil gündemlerinde yok!

Allah`a emanetsiniz!