• DOLAR 34.345
  • EURO 37.417
  • ALTIN 3020.166
  • ...

“Biz Kur’an’ı Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen nereden bileceksin? Kadir gecesi bin aydan (daha) hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için iner. O gece, tanyerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.” ( Kadir Süresi)

Şu dünya serüveni, imtihan süreci, ömür vakti ne de garip ve anlık! Varlık amacından bigâne gaflet içinde yüzen biz aciz kullar, zaaflarımızı göz ardı ederek ihtiyaçlarımızı elde etme uğruna hırsla dalıyoruz, yaşamın aldatıcı albenisine. Hız kesmeden egomuzu tatmin arzusuyla makam, mevki, mal ve itibar uğrunda koşuşturuyoruz. Oysa hakikat nazarında dünü geçmiş, bitmiş ve zeval bulmuş; yarını gelmemiş, meçhul bir ömrün yalnız bugünü elde bir sermaye olarak durmaktadır. Sermayemizi bereketli, verimli kazançlara dönüştürme olanağı bir dem yanı başımızda iken- öyle ki bazen bu olanak defalarca ve ısrarla bize sunulduğu halde hüsrana uğramak, “Keşke yaşamamış olsaydım!”, “Ah, şimdi toprağa karışıp unutulsaydım!” pişmanlığını yaşamak şaşılır değil mi?

“Hayat, ancak şu yaşadığımız zemindir.” Cehaletini sergileyip beka âlemi ahireti yok saymak veya ölüm sonrası ebediyet ikliminde saidlerden olma varken şakilerden olmak, nasıl da dönülmez bir nedamettir!

İman edenler, “Ah keşke!”lerle sonuçsuz bir pişmanlığı tatmazlar. Çünkü onlar bilirler ki hidayet, Allah’ın dilediği kulları için bir nimet ve hazine misali bir imkândır. Bu şuur ve idrakle ömür sermayesini saadetli yarınlar ve sonsuzluk diyarı için ibadet, itaat, zikir, namaz, tesbih ve istiğfarla tükenmez sevap hazinelerine tebdil ederler. Lakin imtihan şartları- bela/musibet, denenme/ortaya çıkarılma, kazanma/kaybetme, şükür/inkâr, sabır/isyan- herkes için aynıdır. Cennet güzergâhında ilerleyen birisinin şeytani vesveseler ve nefsi arzulara kapılıp dalalet çukurlarına düşmesi; Cehenneme götüren yolda yürüyen birinin de ilahi lütufla hidayet istikameti kazanması mümkündür. Önemli olan nimetin kadrini bilip huşu, huzur, itminan ve azimle onu elde tutmadır.

Yaşamsal için bedeni ve maddi ihtiyaçlar göz ardı edilemez. Bunun yanı sıra esfel hissiyatların tesirinde kalıp eşref zirvesine çıkaran ulvi duyguları ihmal etmek de olmaz. Dünya hayatı ekilmesi gereken bir tarla ise ahiret o çabanın semeresi olmalıdır.

Bir soluk süresi manevi ihtiyaçları giderme adına, kalbi ve akli hassaları muhafaza uğruna hikmet nazarıyla tefekküre dalmak, acizliğin verdiği muhtaçlık bilinciyle Yüceler yücesi Allah(c.c)’a ibadete durmak, imtihanın çileli yolunda azığımız olan takvaya bürünmek, Rabbini bilme hasretiyle ilimle iştigal etmek bizlere yaşadığımız anın manasını, aldığımız nefesin kıymetini, ebedi yurdun gerekliliğini kavratır. Aslında bu kavrayış bir nevi günah yüküyle zebun, zaafların elinde iki büklüm olmuş insanın Cenab-ı Hakk’ın dergâhına “Ya Rabbi! Beni affetmedikçe, benden razı olmadıkça, Salih kulların zümresine katmadıkça kapından ayrılmam; zikrinden yüz çevirmem!” niyazıyla yönelişi netice verir.

İnsan, dünyevi imkânların zirvesinde de olsa; zaman ve zeminin zindanı, vukuatın keşmekeşliği, dünyanın dağdağası ve günlük gelişmelerden bıkan/sıkılan ruhu için hususi vakitler ayırmalıdır. İnsani erdemlerin aşığı ve talibi olan ruhi boyut, böylesi has vakitlerde kulluk, niyaz ve dua gibi manevi tamiri icra eden güzelliklere erişir. İnsanoğlu, ruh dünyası ve maneviyat binasının imarında ayağına kadar gelmiş olan bu has vakitleri bir teneffüs/istirahat olarak değerlendirmelidir. Senenin gece/gündüz, gün/aylarına serpiştirilen bu has vakitler Allah için adanmışlık, iman nişanesiyle iktifa, kulluk nazıyla miraç, zillete duçar emare nefsin mutmainliğe geçişinde “kaçırılmaz/kaçınılmaz” hazinelerdir. O halde kişisel mahremiyet kapsamında bütün istek, arzu, nefsi meyil, muamele, ticaretleri erteleyerek Rabbiyle hemhal olmalıdır, paha biçilmez kıymetteki bu dakikalarda.

Ayların sultanı Ramazan’da seksen yıllık ömre bedel Kadir Gecesi bu has vakitlerin en mahsuslarıdır. Cenneti meyve veren tarifsiz bir saadetin ameli cihetle elde edilmesinde ne kadar da yetersizdir, şu fani ömür. Hele bu muvakkat süreden çalışma, dinlenme, gezme, uyuma saatlerini çıkarırsak elde kalan sıfır misali bir hayat. İlahi merhametin has vakitlerde sevapları birden bine/otuz bine- belki de sayısını ancak Allah’ın bildiği bir ziyadeliğe-katlaması sıfır misali hayatın önüne konulan rakamsal avantajlardır.

Kadir Gecesi, bu avantajların sağanak halidir.

Kadir Gecesi, zamanın yaşam ortalamasının bile üstünde olan seksen yıllık bir ömre bedel ibadet fırsatının bir geceye sığdırılışıdır.

Kadir Gecesi, kâinatın kalbi, hayatın anlamı, insanlığın hidayeti, müminlerin imamı olan Kuran-ı Kerim’in nazil olduğu mübarek andır.

Kadir Gecesi, İlahi rahmet/lütuf açısından bir ışık yağmurudur. Bu yağmuru kâinata yağdırmayı, bizlerin vicdanına ve ruhuna Allah'ın nurundan çağlayan esenliği sunmayı irade ettiği için büyük bir gecedir.

Kadir Gecesi,  Kur'an'ın akide sistemini, İlahi hükümleri yeryüzüne yaymayı ve kalplere sunduğu terbiyeyi içerdiğinden büyük bir gecedir.

Kadir Gecesi, melekler ve özellikle de Cebrail, her bir güzel iş için Rablerinin izniyle yeryüzüne indikleri ve bir şehr ayin misali kâinat çapındaki şenlik ve esenlik alameti olarak yeryüzü ile gökyüzü arasına dağıldıkları için büyük bir gecedir.

Kadir Gecesi, Resulullah’ın Ramazanın son on gecesinde bekleyip araştırmamızı ve ibadetle, taatle ihya etmemizi istediği gecedir. Bir hadiste Resulullah(s.a.v): "Kadir gecesini Ramazanın son on gecesinde arayın!" buyurmuştur. Yine bir Hadis-i şerifte: "Kim kadir gecesini imanla ve sevabını Allah'tan bekleyerek ihya eder değerlendirirse geçmiş günahları bağışlanır." buyurduğunu görmekteyiz.

Bin aydan daha hayırlı olduğu nass ile sabit bu gecenin feyiz ve kıymetinden nasiplenmemek akıl karı değildir.

O halde duralım olduğumuz yerde! Bırakalım tüm işlerimizi! Erteleyelim fani dünyanın değersiz projelerini! Terk edelim makamımızı! Sıyrılalım benlik ve gurur sırıtan çehremizden! Ayrılalım sımsıcak yataklarımızdan! Unutalım bir an için yarına dair hesaplarımızı!...

Koşalım, koşalım, koşalım! Her tarafa haber salalım, müjde verelim! Bu gece şenlik var! Melekler ve Cebrail de gelmiş!

Seccademizi serelim kulluk zeminine! Edeple, huşuyla, takvayla el-pençe kıyama kalkalım! Nedamet gözyaşlarıyla günahlarımızı, zaaflarımızı, kaypaklıklarımızı, ikiyüzlülüğümüzü yıkayalım! Tövbe çitilemesiyle arınalım tüm sahteliklerden!

Yalvaralım, yakaralım, tazarru ile dileyelim Rabbi Zülcelal’den affımızı! İstiğfar edelim bildiğimiz/bilmediğimiz tüm isyan ve nisyanlarımızdan! Dua diliyle, niyaz lisanıyla isteyelim Müslümanların selametini, mazlumların kurtuluşunu, mahpusların azadeliğini, mücahidlerin zaferini, gafillerin ıslahını, mücrimlerin hidayetini, hastaların şifasını, dertlilerin dermanını; kâfirlerin mağlupluğunu, zalimlerin kahrını, düşmanların defini! Daha hayır/güzellik adına ne varsa avuçlarımızdan bir söz hafifliğinde kanat çırpsın İlahi dergâha!

Bin gecenin kıymetindeki Kadir Geceniz ve oruçlunun hediyesi, müminlerin sevinci, çocukların neşesi olan Ramazan Bayramınız mübarek olsun!