• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Müslümanlar tarih boyunca İslâm'ı anlama konusunda farklı yaklaşımlar ortaya koymuş, herkes sahip olduğu düşünce yapısı, kişisel karakteri ve içinde bulunduğu çevre ve kültürün de etkisiyle İslâm'ı anlamaya ve yorumlamaya çalışmıştır.  Ancak bu yaklaşımlar arasında İslâm'ı yüzeysel şekilde anlayan yaklaşımlar - bilerek veya bilmeden- ruhundan ve amacından uzak bir İslâm ortaya koymuş, geçmişten günümüze İslâm'a ve Müslümanlara büyük zararlar vermişlerdir. Müslümanlar olarak günümüzün en büyük sorunlarının başında bu yüzeysel yaklaşımlar gelmektedir.

Müslümanların tarihine baktığımızda yüzeysel yaklaşımın zararlarını Haricilerde net bir şekilde görebiliriz. Bu anlayışın sonucu olarak kendileri dışında bütün Müslümanları tekfir etmiş ve birçok Müslümanı da katletmişlerdir. Özelde ise İslâm fıkıh tarihine baktığımızda yüzeysel yaklaşımın zarar verdiğini ve bundan dolayı Müslümanlar tarafından kabul görmediğini müşahede etmekteyiz. Örneğin; Zahiri mezhebi, Kur'ân ve Sünneti yüzeysel anlamalarından dolayı İslâm'ın ruhundan uzak görüşler ortaya koymuş, zamanın şartlarına göre gelişememiş ve tarih sahnesinden silinmiştir.

Peygamber Efendimiz dönemine bakacak olursak; henüz İslâm'ın ruhunu anlamamış bazı Müslümanların İslâm'ı yüzeysel anlamaları bazen haksız yere bir insanın ölümüne sebep olabilmiştir. Örneğin; bir yolculukta başından yaralanan bir sahabe ihtilam olunca yanındakilere gusül yerine teyemmüm alabileceğini sormuş, yanındakiler de gusül alması gerektiğini söylemişlerdi. Bunun üzerine bu sahabe yaralı halde gusül almış ve hayatını kaybetmişti. Peygamber Efendimiz bunu öğrenince hiddetlenerek: "Adamı öldürdüler! Allah onlara lanet etsin! Bilmedikleri halde neden sormadılar ki. Hâlbuki adamın teyemmüm alması yeterliydi."(Ebu Davûd/Hadis: 336) demiştir. Peygamber Efendimiz'in İslâm'ın amacından uzak yüzeysel anlaşılmasına karşı hiddetlenmesi aslında böyle bir anlayışın Müslümanlar için ne kadar tehlikeli olduğunu, Müslümanların canına bile mal olabileceğini ortaya koymaktadır. Buna karşılık Peygamber Efendimiz bazı sahabelerin İslâm'ı ruhuna uygun anlamasını takdirle karşılamıştır; Sahabeden biri savaş sırasında soğuk bir gecede ihtilam olmuş, ölüm korkusundan teyemmüm alarak arkadaşlarına namaz kıldırmıştı. Bunu duyan Peygamber Efendimiz neden böyle yaptığını sorunca, sahabe: "Ya Rasûlallah! Allah Teâla: "Kendinizi öldürmeyin, zira o size karşı merhametlidir" ayetini hatırladım." demiş bunun üzerine Peygamber Efendimiz tebessüm ederek bir şey dememiştir.(Buhârî/Hadis 338)   

Yüzeysel anlayıştan uzak İslâm ruhunu çok iyi anlayan Hz. Ömer'e baktığımızda görürüz ki; halife olarak İslâm devletinin başına geçtiğinde -Peygamber Efendimiz yapmadığı halde- İslâm'ın ruhuna uygun yeni adımlar atarak bütün Müslümanlara ve özelde yöneticilere örnek bir İslâm anlayışı ortaya koymuştur. Örneğin; Yeni fethedilen toprakları sadece savaşanlara vermemiş, sonradan gelecek Müslümanların da hakkı olduğunu söyleyerek bütün Müslümanlara tahsis etmiştir, kıtlık döneminde toplumun durumunu göz önünde bulundurarak hırsızların elini kesmemiştir. Bunun dışında bir yazıya sığmayacak kadar İslâm'ın ruhuna uygun birçok uygulamaları bulunmaktadır. Onun bu derin İslâm anlayışındandır ki Peygamber Efendimiz'in özel övgülerine mazhar olmuştur: "Allah Teâla hakikati Ömer'in dilinde ve kalbinde göstermiştir." (Tirmizi/Hadis 3682)

Günümüzde Müslümanların bu yüzeysel anlayıştan kurtulmaları için çaba ve gayret sarf etmek öncelikli meselelerimizin başında gelmelidir. Zira bu yaklaşım öyle fikri bir hastalıktır ki bu yaklaşıma sahip olanlar, İslâm'ı harfi harfine uygulamak adına bidat veya İslâm'a aykırı diyerek insanları güzel adetlerden, Peygamber Efendimiz'i anmaktan hatta Allah'ı anmaktan bile alıkoyabiliyor, günümüz şartlarına göre İslâmî hükümlerin uygulanabilirliğini tartışmalı hale getiriyor ve böylece -farkında olmadan- ne yazık ki! İslâm düşmanlarının emellerine hizmet edebiliyorlar…