• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Adalet çağrısı yapan Kılıçdaroğlu, Demirtaş, Kavala, askeri öğrenci ve avukatları hatırlatarak, “Neden hapishanedeler?” diye sormuş.

“Klasik Kılıçdaroğlu konuşması işte”, diyebilirsiniz, ama durun bir dakika!

Aynı konuşmaya Ankara garı patlamasında hayatını kaybedenleri anarak başlamış Kemal Bey…

Şimdi elbette bizim “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” demeye hakkımız var.

Ankara gar patlamasında hayatını kaybedenler insan da Demirtaş’ın çağrısı üzerine sokağa çıkanların işlediği cinayetler sonucu hayatını kaybedenler insan değil mi?

Hem adalet çağrısı yapacaksın, hem de daha “dakika bir, gol bir” misali yaptığın çağrıda adaletten sapacaksın.

6-8 Ekimdeki çağrıda taraftarlarını “sokaklarda alan tutmaya” davet edeceksin ve sicili hiç de temiz olmayan taraftarların yakıp yıkacak, vahşice katliamlara imza atacak ve senin hiçbir sorumluluğun olmayacak öyle mi?

Var mı böyle dünya?

“Gezi ruhu” diye bir efsane uyduranlar o dönemde yakılıp yıkılan yerleri bilmiyor mu? “Mesele ağaç değil sen daha anlamadın mı?” sözünün ne anlama geldiğinden habersizler mi?

Adaletten söz ediyor Kılıçdaroğlu…

Şimdi biz de kalkıp “neden hapisteler?” diye soran Kılıçdaroğlu’na Kurban eti dağıtırken vahşice katledilen gençlerin resimlerini gösterip “Neden öldürüldüler?” diye sorsak verecek bir cevabı var mı?

Aslında Demirtaş’ın da, “Kızıl Soros” lakaplı Kavala’nın da, askeri öğrencilerin de neden hapiste olduğunu çok iyi biliyor da…

Neyse devamını getirmeyeyim…

 

HANGİ BİR YIL

CHP lideri, iktidara geldiklerinde bir yıllık süreyi işaret ederek, şu şekilde konuştu.

"Bu sorunlar öyle 10 yılda, 15 yılda, 7 yılda çözülecek değil. Bu sorunların tamamı bir yılda çözülür. Bir yılda çözmezsek zaten siyaseti bırakırız."

Lütfen gülmeyin!

Tamam, 10 seçim kaybetmiş; ama değil siyaseti bırakmayı, koltuğunu terk etmeyi bile düşünmemiş birinin bir yılda (rakamla 1 yılda) ülke sorunlarını çözmekten söz etmesi, yapamaması durumunda “siyaseti bırakacağını” söylemesi çok ciddiye alınacak bir şey değil; ama yine de gülmeyin.

Belki de aslında halkın dışında “kimi güç odaklarına” mesaj vermek istemektedir ve onlar açısından da ülkenin öyle çok da büyütülecek sorunları yoktur ve muhalefet lideri bunun farkında olduğu için böyle söylemektedir.

Belki de ona benzemezleri bir araya getiren “güç odakları” ona bir yıllık süre tanımıştır ve o da bunu ilan etmek istemektedir.

Belki de soldan fazla kırdığı için merkeze geleceğim diye meşhur “Demirel siyaseti” noktasına gelmiştir. Demirel de seçim çalışmalarında “ülke sorunlarını beş yüz günde çözeceğim” diye vaatte bulunmuş ve seçimi kazanıp koalisyon da olsa başbakanlığa geçmişti. Başbakanlıkta “beş yüz gün” geçildikten ve “hiçbir sorun çözülmedikten” sonra bunun hatırlatılması üzerine şöyle demişti: “Allah’ın beş yüz günü mü bitmiş. Beş yüz gün bittiyse bir beş yüz gün daha var.”

 

SOSYAL GÜVENLİK

Kılıçdaroğlu: İktidar olduğumuzda kâğıt toplayanların sosyal güvenliği olacak

Hani kendileri “sosyal güvenlik uzmanı” ya…

Tabi tam olarak izah etmediler “nasıl bir sosyal güvenlik” olacağını.

Sadece sağlık ile ilgili ise zaten herkesin sosyal güvenliği var.

Mesele emeklilik ile ilgili ise primlerini devlet mi karşılayacak?

Bu arada EYT ile ilgili sorunu da “halledeceğim” demiş.

Yani primi tamamlayan yaşı beklemeden emekli olabilecek, eskisi gibi.

Bu arada “batırma” konusundaki uzmanlıkları devreye girince ortada “sosyal güvenlik” kurumu kalacak mı? Belli değil.

CHP’nin eski bakanı “Şu okullar olmazsa Milli Eğitimi ne güzel idare ederdim” anlamına gelen bir şeyler söylemiş ya, herhalde oradan ilham almış.

Sosyal Güvenlik Kurumu ortadan kalktığında, değil kağıt toplayıcıyı, sokaktaki tinerciyi bile “sosyal güvenlik” kapsamına alabilirsin.

 

KILAVUZU PEKER OLANIN

Son günlerde ciddi bir iddia geziniyor ortalıkta.

“Siyasi cinayetler” işlenebilirmiş…

Önce Kılıçdaroğlu dillendirdi, sonra diğerleri girdi topa.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "siyasi cinayetler konusunda kaygılarım var" dedi.

Sonra İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın, "siyasi suikastler yapılacağı yönünde bizim da aldığımız duyumlar var" açıklamasında bulundu.

Herkes bu “duyum”un kaynağını merak etti tabii.

Hadi Kılıçdaroğlu’nun eline arada bir garip “duyum”ların geçtiği olur da eskiden istihbaratla ilintili olduğuna dair çokça iddianın olduğu Koray Aydın’ın bunu söylemesi insanların kafasında “acaba”ların dolaşmasına neden oldu.

Ama ortada bir gariplik vardı.

Konunun muhatabı durumundaki kişiler de şaşkındı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, siyasi cinayetler işleneceği iddialarına yönelik, "Ben İçişleri Bakanıyım, sordum, 'Arkadaşlar böyle bir siyasi cinayet, bahsedildiği gibi toplumu kaosa sürüklemek üzere siyasi cinayet istihbaratı var mı?', yok. Milli İstihbarat Teşkilatımıza soralım, sorduk, böyle bir bilgi yok." dedi.

Kaynak yabancı istihbaratlar olsa bir şekilde bilgisi buralara gelir ve hükümete yakın medyada kaynak aleyhinde haberler yapılırdı.

Ama öyle bir şey de olmadı.

Sonra şöyle bir haber düştü medyaya.

“Sedat Peker: Benim de içine dahil olduğum bir ölüm listesinden bahsediliyor.”

Şaşkınlığımız “neden bunu düşünemedim” utancına dönüştü bir anda.

Kaynak Sedat Peker imiş.

Türkiye- BAE ilişkilerinde düzelme emareleri görününce “paçayı kurtaramamaktan” korkan Peker, can havliyle bir iddia ortaya atıyor ve “bizim muhalefet” de buna balıklama atlıyor…

Şimdi iddia ellerinde patlayacak ve her biri suçu bir diğerinin üzerine atmaya çalışacak, çünkü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatmış.

Ne diyelim, kılavuzu Peker olanın…