• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Bu haftaki meclis grup toplantılarında çok ilginç konuşmalar yapıldı.

Genel başkanlar açık açık konuşmak yerine “subliminal” mesajlar vermeyi tercih etti.

Ben ne anladığımı söyleyeyim, sonrasına siz karar verin.

-“Erdoğan: Suç çeteleri de zehirli bir yılan gibidir; onlarla aynı çuvala girerseniz daha sonra başınıza geleceklere rıza göstermiş olursunuz.”

Bu bir eleştiri mi, özeleştiri mi?

Erdoğan, burada Soylu’ya mı laf atıyor yoksa mafyadan medet uman muhalefete mi?

Soylu’nun da Albayrak gibi “sağlık nedenleriyle görevden affını” istemesini mi ima ediyor?

Yoksa..

Yoksa mesajını BAE’ye mi veriyor ve inceden inceden tehdit mi ediyor? Biliyorsunuz, “mafya babası” mesajlarını Duabi’den veriyor.

-“Akşener, "Bir anlamda Sayın Erdoğan'ın İsrailli versiyonu olan Netanyahu, siyasi rakiplerini baltalamak ve bu şekilde koltuğunu koruyabilmek için gözünü kırpmadan sivillerin ve çocukların hayatlarına kastetmekten geri durmadı."

Akşener, “Netanyahu’nun Türkiye versiyonu Erdoğan” demiyor, “Erdoğan’ın İsrail versiyonu Netanyahu” diyor ki, bu aslında Siyonist çete elebaşını ve yaptıklarını nispeten basitleştirmedir.

Gelelim “koltuğunu koruyabilmek için gözünü kırpmadan sivillerin ve çocukların hayatına kastetmek” konusuna…

Erdoğan, koltuğunu korumak için sivillerin ve çocukların hayatına mı kast etmiş?

Ya da bu söylem kime ait ve Akşener, kime göz kırpıyor?

Erdoğan, Irak ve Suriye’de PKK’ye, Libya’da Hafter ve müttefiklerine, Karabağ’da Ermenistan’a karşı askeri güç kullandı.

Bu üç silahlı gücün arkasında ise Amerika, Fransa ve BAE var.

Bir daha sorayım; Akşener kime göz kırptı?

-“Bahçeli: Zillet ittifakı yeni ortak gördüğü bulaşıcı hastalıktan nemalanma sırasına girecek kadar basiretini kaybetmiştir.”

Bahçeli, “Zillet ittifakı” diyerek “Millet ittifakı”nı kast ediyor, hatırlatmış olayım.

Bu açıklamaya göre Bahçeli, Millet ittifakının yeni ortağının “Korona” olduğunu ve onun üzerinden bir siyaset yürütüldüğünü iddia ediyor.

Çok mu fantastik bir iddia?

Bence değil.

Muhalefet “tam kapanma” diye bas bas bağırıyor, hükümet bir süre direniyor ve biraz acayip de olsa bir “tam kapanma” ilan ediyor. Bu kez muhalefet “tam kapanma zarar veriyor” demeye başlıyor.

Okullar açılıyor, itiraz ediliyor; okullar kapanıyor yine itiraz ediliyor.

Destekler, hibeler, muafiyetler, kısa çalışmalar, işten çıkarma yasakları gibi tüm müdahalelere ya itiraz ya da “yetersiz” diye karşı çıkmalar… Hatta bunların bir kısmını da muhalefet öneriyordu.

Yani koronanın her hamlesinden faydalanmaya çalışan bir muhalefet var.

Eee yani bir ittifak olamaz mı aralarında?

-“Kılıçdaroğlu: Çok farklı görüşler nasıl bir araya gelerek Hacıbayram'da namaz kılıp Meclis'i açtılar, o süreci yeniden yaşatacağız.”

Sanırım en ilginç “subliminal” mesaj bu olsa gerek.

“Çok farklı görüşlerin bir araya gelmesi” ile ittifakın genişletilmesinden söz ediyor Kemal bey.

“Hacıbayram’da namaz” diyerek muhafazakar kesime sıcak mesajlar veriyor.

“Meclis”ten söz ederek yeniden parlamenter sisteme dönüş sinyali veriyor.

Ve en dehşet verici mesaj…

“Süreci yeniden yaşatacağız.”

“Süreç” nasıldı isterseniz kısaca bir hatırlatayım.

Hacıbayram’da namaz ve dualarla açılan meclis, planlı bir sürecin sonunda nasıl değişti.

Evet, Hacıbayram’da namaz kılanların tümü de, 1. Meclis’te görev alanların tümü de aynı fikirde değildi; ama kimse açıkça İslami değerleri hedef alma yoluna gitmiyordu. “Saltanatın kaldırılması” bile “İslam’da saltanat yoktur, şura vardır” gerekçesi ile açıklanıyordu. “Süreç” devam ederken 2. Meclis oluşturuldu ve tasfiyeler başladı. Hilafet kaldırıldı, İslami semboller yasaklandı, batılı libas mecbur tutuldu, idamlar başladı. İstiklal mahkemeleri ile “Önce sanıkların idamına, bilahare tanıkların dinlenmesi” sürecine, Şark Islahat planları ile “tehcir”e, kafatasçılığa, Türkçe ezan ve Türkçe Kur’an dayatmalarına, kitlesel katliamlara kadar gidildi.

Eğer ortada CHP varsa, Hacıbayram’da namaz ve dualar ile bir süreç başlatılıyorsa varacağı yer burasıdır ve Kemal Bey bunu çok veciz bir subliminal mesajla dile getirmiş.

Yani yüz yıl sonra aynı yerdeyiz ve eğer bir daha aynı yerden ısırılırsak başımıza gelecek belalardan dolayı kimseyi suçlamayalım.