• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

“ABD öncülüğünde düzenlenen İklim Zirvesi’nde umut veren açıklamalar vardı” diye vermiş haberi bir platform.

Çiftçilere destek vereceklermiş.

Ha bir de Siyonist işgal çetesinin açıklamaları var tabii.

Siyonist rejimin elektriğinin üçte birinden fazlasını sağlama hedefine doğru ilerlediklerini söyleyen çete elebaşı Netanyahu, “Bundan dört yıl sonra öngörülemeyen koşullar dışında İsrail artık kömür yakmayacak, nokta” demiş.

Kömür hava kirliliğine neden oluyormuş ya!

Her gün zeytin ağaçlarını kes ya da yak, insanların üzerine yasaklı bombalar yağdır, işgali genişlet ve insanların evlerini yık, sonra da çık “hava kirliliğine karşı kömür kullanmayacağız” de!

Aslında dünyayı kirleten kömür değil senin soluk alıp vermen!

Ey Netanyahu!

Senin konuşman, yürümen, bakman dünyayı kirletiyor.

Dünyadaki kirlilik sensin!

 

FELAKETTEN KAZANMAK

Dünyadaki aşı tartışmaları ve “zengin ülkelerin” ahlaki açıdan düştükleri çukurlar ibretle takip ediliyor.

Danimarka’dan sonra Amerika da problem tespit ettiği elindeki Astrazeneca aşısından milyonlarca dozunu “fakir ülkelere” vermeye karar vermiş.

İnsanlığa böyle fayda sağlıyorlar.

Artık gizlemeden, açık açık sergiliyorlar kirli yüzlerini.

Bill Gates, herkesin aşılanabilmesi için önerilen aşının patentinin kaldırılma teklifini reddetti.

Aşı firmalarında hissesi bulunan bir kapitalist Bill Gates ve insani felaketten bile “daha fazla” kazanmak için her yerde üretilebilmesine karşı çıkıyor.

İmaj konusu ise hiç sorun edilecek bir şey değil.

Kazandığı paraların küçük bir kısmını “önceden belirlenmiş” yardım fonlarına aktaracak ve bu küresel medya tarafından öyle bir parlatılacak ki, aşı konusu unutulacak.

Bunu biliyor.  

SOYKIRIM

Amerika’nın “soykırım” gündemi ile attığı adımların ahlaki olmaktan çok siyasi olduğu artık herkes tarafından biliniyor.

Kendileri de bunun farkında. O yüzden de “senin yaptığın soykırımlar ne olacak?” diye sorulduğunda işi pişkinliğe vuruyor.

Çok eskiye de gitmeye gerek yok. 1970’li yılların ortalarında bile belgelenmiş “soykırım” örnekleri var Amerika’da.

Gerçekten de Amerika’da halen devam eden “soykırımlar” var. Koronavirüsten bile siyahlar ve latin kökenlilerin daha fazla zarar görmesinin altında “kirli bir ön çalışma” olduğunu söyleseler hiç şaşırmam.

Bakın sizinle dehşet verici bir BBC haberi paylaşayım, bana hak vereceksiniz.

“1969 yılında Jean, bir Kızılderili’ydi, Oakland eyaletinde yaşıyordu ve kızına hamileydi.

Kontrol için sağlık merkezine gittiğinde ona sağlık sigortası olup olmadığını sordular. Jean olmadığını söyleyince ona bazı kağıtlar uzattılar. Jean Whitehorse gerisini şöyle anlatıyor:

"Eğer bu kağıtları imzalarsan tıbbi masrafların kalmayacak. Onlara bu ne demek diye sordum. O zaman kızın evlatlık verilecek ve evlatlık alan aile senin masraflarını karşılayacak. Hayır dedim ve orayı terk ettim"

Jean, New Mexico'da Navaho kabilesine döndü ve kızını dünyaya getirdi.

Doğumdan aylar sonra şiddetli bir karın ağrısıyla yerel kliniğe gitti. Klinik Amerikan Yerlilerinin sağlık hizmetinin bir parçasıydı.

"Bana apandisitimin iltihap kaptığını söylediler ve başka bir hastaneye götürdüler" diyor Jean.

Ona bir dizi belge imzalattılar.

Jean bunların ameliyat öncesi imzalanması gereken belgeler olduğunu düşündü:

"Büyük acı içindeydim. Bunları imzalamadan bir şey yapamayız dediler. Okumadan hepsini imzaladım."

Jean'in apandisiti alındı. Ancak birkaç yıl sonra hamile kalamadığını fark etti. Hastaneye geri döndüğünde sağlık belgelerine baktıklarında ona kısırlaştırılmış olduğunu söylediler:

"Bir daha asla çocuk sahibi olamayacağımı söylediler".

Her işlem için rıza gerekse de yıllar içinde Amerikan Yerlisi kadınların neye imza attıklarını bilmeden kısırlaştırıldıkları ortaya çıktı.

ABD Sayıştayı 1976'da bu kısırlaştırmaları inceledi ve bir rapor hazırladı.

Rapora göre 1973 ile 76 yılları arasında 12 ayrı bölgede 3,406 kısırlaştırma rıza alınmadan yapıldı.”

Kısırlaştırılarak “kökleri kurutulan” yerliler… Dehşet verici bir şey değil mi?

Haberin sonundaki ayrıntı ise “soykırımın” halen devam etmekte olduğunu göstermesi açısından ilginç.

“Tarihi olarak Amerikan Yerlileri pek çok ayrımcılığa uğradı ve bunun sonuçları hala hissediliyor. 2010 yılında bir BM raporuna göre “Amerikan Yerlileri”nin tüberküloza yakalanma oranı genel nüfusa oranla 600 kat daha fazla.”

AYRINTILAR NEYİ ÖRTER

Holmes, Watson’la birlikte kamp yapmaktadır. Gecenin geç bir saatinde Holmes uyanır ve Dr. Watson’ı dürter.

“Watson” der. “Göğe bak ve bana ne gördüğünü söyle.”

“Milyonlarca yıldız görüyorum, Holmes” der Watson.

“Peki bundan ne sonuca varıyorsun Watson?”

Watson biraz düşünür, sonunda “Şey” der, “Astronomik açıdan milyonlarca galaksi ve muhtemelen milyarlarca gezegen bulunduğu sonucuna varıyorum. Astrolojik açıdan Satürn’ün Aslan burcuna girdiğini görüyorum. Zamansal açıdan saatin yaklaşık üçü çeyrek geçtiğini kestirebiliyorum. Meteorolojik açıdan yarının harika geçeceğini düşünüyorum. Teolojik açıdansa Tanrı’nın her şeye gücünün yettiğini ve bizim minnacık olduğumuzu çıkarabiliyorum. E peki sen ne sonuca vardın Holmes?”

“Birisi çadırımızı çalmış dostum.”