FESLİ ATATÜRK
SİYASET GEMİSİ
FESLİ ATATÜRK
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, belediye meclisi toplantı salonundaki kürsünün arkasına Mustafa Kemal Atatürk'ün bir fotoğrafını astırdı.
Solcu Kemalistler memnun, ulusalcı Kemalistler coşku içinde…
İYİ Partili Mehmet Aslan şunları paylaşmış sosyal medya hesabında:
“Ankara’ya Atatürk gelmiş. Mansur Yavaş farkı. Helal olsun”
Sevinçlerini kursaklarında bırakmak gibi olmasın; ama ortada bir problem var.
Sen yeni bir cumhuriyet kuracaksın, eskiye ait ne varsa atacaksın, devrimler ilan edeceksin, kılık kıyafet kanunları çıkaracak ve uymayanları idam edeceksin; ama 95 yıl sonra senin fesli bir fotoğrafını bulup asacaklar.
Fes dememek için “kalpak” diyorlar; ama gerçek bu!
“Yeter ki Atatürk olsun da…” diyorsanız sorun yok.
1920’li yılların fesli Mustafa Kemal’ine razıysanız zaten pek tartışılacak bir şey de yok.
Hani o meclisi dualarla açan, camide hutbe veren, hilafete sahip çıkan Mustafa Kemal…
Razı mısınız?
SEÇMEN LİSTELERİNDE SORUN YOKMUŞ
CHP’nin YSK temsilcisi Mehmet Hadimi Yakupoğlu, 23 Haziran’da oy kullanacak seçmen listeleriyle ilgili bazı seçmenlerin silindiğine ilişkin iddialara cevap verdi: “Listeyi inceledik. 31 Mart seçimlerindeki İstanbul seçmen listesiyle, 23 Haziran için YSK’nın partilere gönderdiği seçmen listesi birebir aynı.”
Eee, ne oldu şimdi?
Hani silinen seçmenler vardı.
Sanatçılar, gazeteciler, akademisyenler sıraya girmişçesine “Ben de baktım, benim de ismim silinmiş” diyordu.
Önce Gazeteci Emin Çapa ikamet ettikleri adresten hem kendisinin hem de eşinin seçmen kaydının silindiğini söyledi; konuyu sosyal medya hesabından gündeme getirdi.
Ardından başkaları…
Şimdi yapılan açıklamaya göre öyle bir şey yokmuş.
O zaman…
O zaman başka bir “organizasyon” hazırlığı var ve bunun gizlenebilmesi için kirli ve gerçekdışı bilgilerle kamuoyu meşgul ediliyor.
DERSİM, CHP VE NAZİ ALMANYASI
Dersim katliamı ve sonrasında yaşananlar tartışılmaya devam ediliyor.
Şimdilerde yeni belgeler gündemde…
1937 yılının resmi yazışmaları ortaya çıkınca katliamda “Kimyasal gazların” kullanıldığı anlaşıldı.
Daha önce de o dönemde görevli olan İhsan Sabri Çağlayangil’in bazı açıklamaları olmuştu; ama ortaya çıkan telgraf belge niteliğinde.
Dersim'deki harekata dair önemli ayrıntılar taşıyan telgraf, 30 Mart 1937'de 4. Umumi Müfettiş Korgeneral Abdullah Alpdoğan tarafından Elazığ'dan İçişleri Bakanlığı, Başbakanlık ve Genelkurmay Başkanlığı'na gönderilmiş.
Telgrafta Alpdoğan'ın, "Tayyare Alay Kumandanı'ndan yangın ve Milli Müdafaa'dan yakıcı ve boğucu gaz bombaları istedim" sözleri dikkat çekiyor.
Başka belgeler de var.
HDP üyesi Nesimi Aday'ın ifadelerine göre, Dersim'de kullanıldığı öne sürülen zehirli gazlar Nazi Almanyası'ndan alındı ve bu alıma ilişkin belgelere Cumhurbaşkanlığı arşivinden ulaşıldı.
O dönemde Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinin Nazi Almanya’sına ve Faşist İtalya’ya büyük bir hayranlık duyduğu biliniyor. O yüzden bu alışverişte bir gariplik yok.
Gariplik siyasi duruşlar ortaya konduğunda oluşuyor.
Katliamın olduğu yıllarda tek parti iktidarı var ve devleti yöneten parti CHP.
CHP aradan geçen 80 yıla rağmen kurumsal anlamda “Dersim Katliamı”nı reddetmemiştir. Hatta bundan birkaç sene önce Onur Öymen yapılanları savunmuştu.
Sorun şu ki, CHP hala Kemalist olduğunu söylüyor ve ortaya çıkan belgelere rağmen HDP ve Alevi solcular CHP’ye destek veriyor.
Bunun bir izahı var mı?