• DOLAR 34.312
  • EURO 37.22
  • ALTIN 3018.549
  • ...

AK Parti’nin Ankara Büyükşehir belediye başkan adayı Mehmet Özhaseki, CHP’nin adayı Mansur Yavaş’la TV’de birlikte programa çıkıp tartışıp tartışmayacağına dair soruya “Ben önümüzdeki günlerde şahsen Tayyip bey izin verirse çıkmak, tartışmak isterim” demişti.

Mansur Yavaş cevap vermiş.

“Ben ‘Gitsin, izin alsın’ demem. Biz izin falan almadan çıkarız.”

Şimdi kimse bundan yola çıkıp “demokrasi kültürü” söylemine başvurmasın. Kılıçdaroğlu’nun meşhur “tıpış tıpış” demokrasisini unutmadık.

Asıl mesele şu:

Özhaseki, partisinin genel başkanı belli olduğu için izin almaktan söz ediyor; ama Mansur Yavaş’ın durumu öyle değil.

CHP’li desen değil; ama CHP adayı.

Ülkücü; ama İyi Parti üyesi değil.

O kadar ortada duruyor ki, “Ak Parti de bana teklifte bulundu” demişti.

Yani işin aslı Mansur Yavaş danışmak istese de kime danışacağını bilmiyor.

***

Kılıçdaroğlu bir televizyon programında Muharrem İnce için “Başarı hikayesi yok” demiş.

Demek ki…

Öğretmenlikten milletvekilliğine uzanmak başarı hikayesi değilmiş..

CHP % 23 oy alırken % 31 oy almak da başarı hikayesi değilmiş…

Tabii bu Kemal Bey’in bakışı, ne diyelim.

Ama aklımıza kendisinin “başarı hikayeleri” de gelmiyor değil.

Mesela…

Dokuz seçim kaybetmek..

Belediye başkanlığı adayı olmak; ama kaybetmek..

Genel başkanlığa ancak “kaset” sonrası istifa neticesinde oturabilmek…

***

Siyaset ile spor birbirine çok yaklaştı.

Maalesef…

Para için oynayan futbolcular her gittikleri takım için “hayalimdeki takım buydu” türünden açıklamalar yaparken aday gösterilmeyen ya da istedikleri kişi aday yapılmayanlar parti değiştirip şaşırtıcı açıklamalar yapabiliyorlar.

Tıpkı futbolcular gibi…

İyi Partiden istifa edip AK partiye geçen biri istifasında neyin etkili olduğu sorulduğunda şunları söyledi: “CHP ile ittifak, Manisa’da CHP’ye verilen ilçeler, HDP ile yapılan pazarlıklar istifamda etkili oldu.”

Tamam da bu dedikleriniz zaten uzun zamandır vardı. İyi Parti grup kursun diye CHP vekil transferi bile yapmıştı.

Açık söyleyeyim, siyasetçiler mi futbol piyasasını çözmüş yoksa futbolcular mı siyaset öğrenmiş bilemiyorum.

***

Her seçim öncesi anket kuruluşlarının verileri tartışılır.

Anket şirketlerinin algı oluşturma noktasında önemli bir işlevlerinin olduğu inkar edilemez, ama Türkiye’nin yakın siyasi tarihine bakanlar da bu algıların sonuçları değiştirecek ölçüde olmadığını bilir.

Buna rağmen anket sonuçlarını beğenmeyen siyasi liderler sert açıklamalar yaparlar.

Geçenlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan bu kuruluşlara güvenmediğini söyledi. Çünkü son günlerde açıklanan sonuçlara göre “Cumhur ittifakı” geride gözüküyordu.

Sonra muhalefetin de hamlesi oldu.

Bir anket şirketi “Millet ittifakının” geride gözüktüğü bir sonucu açıklayınca, İyi Parti konuyu yargıya taşıdı. Tabii bunu yaparken sonuçlara değil de “Millet ittifakının” içinde CHP-İyi Parti-HDP’nin gösterilmesine itiraz ettiklerini söylediler.

Ama asıl mesele sonuçlardır ve herkes de bunu biliyor.

Seçimlerden sonra ne mi olacak?

Her şirket çıkıp tutturduğu bir tahmin üzerinden başarılı olduğunu söyleyecek.

Siyasiler de benzer bir şey yapacaklar.

Okuyucularımız hatırlayacaklardır, Kılıçdaroğlu, kaybettiği bir seçim sonrasında oylarının düşmesine bakmadan “iktidarı gerilettiklerini” söyleyip kendini başarılı göstermişti.

Yani mesele nereden baktığınıza göre değişiyor.